SeyrüseferSavunma Sanayii → Operasyon IvS: Türk Denizaltıcılığı 1923-1935

Operasyon IvS: Türk Denizaltıcılığı 1923-1935

Seyir Defteri - Savunma Sanayii
Pazar, 18 Aralık 2016

IvS logoTürk denizaltıcılığından bahsetmek için oldukça eskilere gitmek gerekli. Donanmanın ilk denizaltı gemileri olan Abdülhamid ve Abdülmecid sırasıyla 1886 ve 1887 senelerinde hizmete girmişti. İsveç-İngiltere işbirliği sonucu ortaya çıkan bu iki denizaltı önceden imâl edilmiş parçalar halinde Türkiye'ye getirilerek Tersane-i Âmire'deki kapalı kuru havuz içinde inşa edilmiştir.

130 sene önce, aslında günümüzdekine de oldukça benzer bir şekilde, yabancı kökenli bir mühendislik ürününün, tamamen ithâl malzemelerin birleştirilmesi yoluyla, Türkiye'de inşa edilen bu ilk denizaltılarımızın hikâyesi başlı başına gâyet ilgi çekici olmakla birlikte daha sonraki bir zaman diliminde ayrıntılı olarak ele alınmak üzere şimdilik atlanacak ve doğrudan Cumhuriyet dönemine geçilecektir.

Türk Denizaltıcılığının tarihini, sadece bâzı önemli hususlar açısından çok kısa olarak değerlendirebilmek için birkaç dönem hâlinde ele almak uygun olabilir:

  1. Başlangıç Dönemi: 1885-1918
  2. Cumhuriyet Dönemi: 1923-1935
  3. İkinci Dünya Savaşı Dönemi: 1936-1943
  4. Savaş Sonrası Dönemi: 1944-1967
  5. Günümüz Dönemi: 1968-Bugün


1923-1935

Cumhuriyet döneminde donanmanın hizmetine giren ilk iki denizaltı gemisi; 1925'de sipariş edilen, 1928'de teslim alınan ve Hollanda'daki Fijenoord tersanesinde inşa edilen, Birinci Dünya Savaşı döneminin Alman denizaltı gemilerinden, UB-III sınıfı temel alınarak tasarlanmış araçlardı.

Bu denizaltılarla alâkalı pek çok ilgi çekici husustan biri de gelecekte Türk gemi inşa sanayinin önemli şahsiyetlerinden olacak teğmen Atâulllah'ın (Nutku) (daha sonra Ord. Prof.) da bu çalışmada, gelecekteki denizaltıların milli(!) tasarımlarla ve imkânlarla inşa edilmesi yönündeki eğitimin bir parçası olarak (muhtemelen diğer bâzı Türk mühendislerle [Resim.1] birlikte) 1925-1927 senelerinde görevlendirilmesi olmuştu fakat günümüze kadar böyle bir hedefe de asla ulaşılamamıştır!

Nutku, Hollanda Rotterdam'daki Fijenoord Tersanesi'nde görevliyken denizaltıları tasarlayan ve inşa eden Alman mühendislerin ve teknisyenlerin yanında eğitildi ve buradaki denizaltılarla çeşitli seyir ve dalış görevlerinde de bulunarak almış olduğu nazarî bilginin uygulamasını yapma fırsatını [1] da buldu. Fakat Nutku'nun bu görev için seçilmesi de bir rastlantı değildi, temel sebeplerden biri kendisinin Alman tedrisatından geçmiş bir mühendis olmasıydı. Nutku'nun hâtıralarından birkaç kelimeyi yeri gelmişken ilâve etmek uygun olabilir:


... ben ve arkadaşlarım Hollanda'daki öğrenim ve incelemelerden döndüğümüzden beri hiçbir suâl ve sorguya veya imtihana tabi tutulmadığımız gibi beş ay müddetle de hiçbir görevde yer almadan bekletildik. Bu aldırmazlık bizi müteessir etmekle beraber... [2]


Birinci İnönü sınıfı denizaltılar için görevlendirilen Türk heyeti

Resim.1) Birinci ve İkinci İnönü denizaltılarının inşa faaliyetleri için 1925-1927 arasında görevlendirilen Türk heyeti, Hollanda. [4]


Aslında bu makalenin hazırlanması, sanıyorum bir sene kadar önce karşıma çıkan ve Türkiyenin yeni alacağı denizaltılarla ilgili 1968 tarihli bir gazete haberi sebebiyle oldu. Söz konusu haberin iki temel niteliği mevcuttu; ilk olarak gâyet gerçek dışı ögeler barındırıyordu ve ikinci olarak bugün, 2016 senesinde bile ve hatta büyük ve beklenmedik olumlu gelişmeler olmazsa muhtemelen 2030'larda bile(!) Türkiye Cumhuriyetinin denizaltılarını nasıl tedarik edeceğini belirleyen sağlam kurgunun bâriz bir işaretini daha 1968 itibarı ile açıkça vermesiydi. Yazı belli bir zaman sırası izleyeceği için bu hususa daha sonra yayınlanacak olan (muhtemelen) 3.bölüm içinde zamanı geldiğinde ele alınacaktır...

Bu safhada, önce 1919 senesine ve Birinci Cihan Harbi sonrasında Almanya ile kazanan devletler arasında imzalanan Versailles antlaşmasına [3] dönmek gerekiyor. Savaş sonrasında Almanyanın 1918'de imzaladığı ateşkesin birçok zorlu şartı arasında bütün Alman denizaltı gemilerinin İngiltere'ye teslim edilmesi veya sökülmesi talebi de mevcuttu. Bu talep 28 Haziran 1919'da hazırlanan ve 10 Ocak 1920'de Almanya tarafından imzalanarak yürürlüğe giren Versailles antlaşmasının 188, 189 ve 191. maddeleriyle [3] onaylanmış ve mevcut bütün Alman denizaltılarının bir kısmı İngiltere, Fransa, ABD, Japonya ve İtalya arasında paylaşılmış, geri kalanlar sökülmüştü.

Versailles Antlaşması - Madde 191
Almanya'da herhangi bir denizaltının inşası veya satın alınması, sadece ticari amaç için dahi olsa yasaklanacaktır.


Operasyon IvS - "Gemi İnşa için Mühendislik Bürosu A.Ş."

Bununla birlikte müttefikler mevcut Alman denizaltılarının tamamına el koymalarına rağmen Alman denizaltı sanayinin temelini meydana getiren bütün bir teknik uzmanlık altyapısını göz ardı ettiler. Her ne kadar mevcut kayıtların ve belgelerin teslim edilmesi talep edilmiş olsa da (fakat antlaşmaya rağmen, müttefiklerin mevcut tasarım ve çizimlere el koyduğuna dair bir bilgi mevcut değildir!) asıl bilgi ve tecrübe, insangücü üzerinden, olduğu gibi Almanyanın elinde kalmıştı ve bu gücün solmaması için işler halde tutulması ihtiyacı Almanya için kaçınılmazdı.

Almanya durumun lehine dönebileceği zamana kadar elindeki bu uzmanlık, tecrübe ve bilgi birikimini kaybetmemek ve hatta bu zaman zarfında daha da geliştirebilmek ve bunu yaparken de Versailles antlaşmasının hükümlerine aykırı hareket etmenin sebep olabileceği siyasi sıkıntılardan kaçınmak için çeşitli faaliyetler içine girmeye başladı.


Bir IVS ilanı

Resim.2) Hollanda'da kurulan örtülü Alman şirketi N.V. Ingenieurskantoor voor Scheepsbouw veya kısaca IvS'nin Aralık 1936 itibarı ile bir Hollanda yayınına verdiği ilân. Bu belgeyi internet aleminde ilk kez bu sayfayı ziyaret edenler görmektedir.


Böylece Japonya, Arjantin, İtalya, İsveç, İspanya, Finlandiya, Romanya, SSCB, Çin ve Türkiye'yi içine alan, dikkâtlice ve tamamen Almanya toprakları dışında kurgulanan bir denizaltı ve teknolojileri geliştirme ve uygulama programı çok gizli olarak başlatıldı.

Bütün bu ülkelerde yürütülen gizli faaliyetlerin hepsi ayrı ayrı ele alınmayı gerektirecek kadar ilgi çekici ve önemli olmakla birlikte burada mesele sadece bizi ilgilendiren yönüyle; Türkiye-Almanya arasındaki etkileşim ve ilişkiler açısından kısaca ele alınmaya çalışılacaktır.


Yine de bir iki satır diğer ülkelerden bahsetmek gerekirse; Alman toprakları dışında gerçekleştirilen gizli askeri teknoloji geliştirme çalışmaları sadece denizaltıları değil başka bâzı alanları da kapsamaktaydı ve Almanlar 1919-1935 döneminde mesela yeni nesil elektrik tahrikli torpil ve torpil kovanı teknolojilerini İsveç ve İspanya'da, bâzı top ve topçu mühimmatı teknolojilerini İsveç'te geliştirmişlerdi ve daha şaşırtıcı olarak, gelecek nesil tank ve kimyevi silah teknolojisi gibi bâzı önemli programları Sibiryanın derinliklerinde SSCB topraklarında başarıyla yürütmüşlerdi. Nihayetinde Ruslar destek oldukları bu çalışmaların bedelini çok kısa bir süre sonra, geliştirilmelerine yardım ettikleri bu silahlar karşında onmilyonlarca insan kaybederek çok ağır ödeyeceklerdi...


Tekrar denizaltı teknolojisine dönersek, iki Alman şirketine ait üç tersane; Vulkanwerft (Hamburg) - A.G.Weser/Krupp (Bremen) ve Germaniawerft/Krupp (Kiel): Alman hükümetinin çok gizli desteği ile Hollandanın Den Haag şehrinde Temmuz 1922 tarihinde örtülü bir şirket kurdu: "N.V. Ingenieurskantoor voor Scheepsbouw" ki "Gemi İnşa için Mühendislik Bürosu A.Ş." olarak flamanca'dan türkçe'ye tercüme edilebilir. Yine de bâzı hukukî meseleler şirketin resmi olarak faaliyete geçebilmesini 1925 senesine kadar geciktirdi. Bu gecikmenin kesin sebebi bugüne kadar tam olarak aydınlatılamamış olsa da müttefik baskılarından kaynaklandığına yönelik bir işaret mevcut değildir, muhtemelen zamanın Hollanda iç siyaseti ile alâkalı bâzı durumlardan kaynaklanmış olabilir gibi görünmektedir.

IvS'nin veya Almanların zamanında söylediği şekliyle Inkavos'un tamamen Almanlardan oluşan mühendis kadrosu, 1907'den itibaren Krupp denizaltı tasarım takımının lideri olan Dr. Hans Techel tarafından yönetilmekteydi ve şirketin finansal desteği tamamen gizli olarak, Versailles antlaşmasının açık hükümlerine rağmen denizaltı tasarım ve inşa yeteneğini kaybetmemek arzusundaki Alman donanması tarafından karşılanmaktaydı.

Almanya tarafından gizlice finanse edilen IvS resmen faaliyete geçtiği 1925 itibarı ile hemen ilk siparişlerini aldı. Evet, ilk müşteri Türkiye Cumhuriyetiydi! Bu satışın gerçekleşebilmesini sağlayan amiral Ernst von Gagern hakkında sayfanın sonlarında bir miktar ilâve bilgi mevcuttur.

Cumhuriyet henüz kurulmuş iken ve ülkenin iktisadi şartları ortada iken bir milyon mark bedelle verilen bu iki denizaltılık sipariş pek çok farklı açıdan değerlendirilebilir fakat Türk siparişinin IvS çarkının döndürülebilmesi için hayâti derecede önemli olduğunu ve Türkiye'nin olmayan imkânlarıyla adeta Almanların yardımına koştuğunu söylemek yanlış olmaz ki bu davranış günümüze kadar devam edegelmiştir mesela daha 2009 senesi itibarı ile yine Türkiye Cumhuriyetinin, yine aynı Almanyanın, yine aynı tersanesinin (Krupp) imdâdına (!) koşup üç beş milyar avrocuk destek vermesi gibi.


İkinci İnönü denizaltısı - Hollanda

Resim.3) Türkiye Cumhuriyetinin ilk iki denizaltısı Birinci İnönü (arkada) ve İkinci İnönü henüz teslim alınmadan önce Hollanda'da. Bu denizaltılar Alman UB III türevidir. [5]


Aslında operasyon IvS 1922 senesinde ilk başladığında öncelik verilen ülkeler Arjantin, İspanya ve İtalya idi fakat her üç ülke ile de işler Almanların beklediği gibi gitmeyince IvS daha başlangıçta maddi bir çıkmaza girmişti ve bu sebeple Türkiye'nin yaptığı alım adeta projeyi çökmekten kurtarmıştı. Bu Türk desteği ile birlikte çarkın işler hale gelmesiyle 1925 senesinde artık Operasyon IvS fiili olarak başlamıştı. Gizliliğe büyük önem verildiğinden aslında perde arkasından IvS'yi kontrol etmekte olan Alman donanması ile IvS arasındaki irtibatın daha iyi gizlenebilmesi amacıyla bâzı paravan şirketler de kurulmuştu: Önce Mentor Bilanz GmbH, 1927'den itibaren Igewit 1 GmbH ve Tebeg GmbH gibi. Bu arada Türkiye için IvS tasarımı denizaltı gemilerini inşa eden Rotterdam'daki Fijenoord tersanesi de sadece kağıt üstünde bir Hollanda işletmesiydi ve bu tersane de aslında tamamen Krupp tarafından kontrol edilmekteydi.

Bütün bu faaliyetler boyunca operasyonunun gizliliğinin çok başarılı bir şekilde sağlanabildiği de söylenebilir zîra aradaki bu bağlantılar ancak İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki Nuremberg duruşmaları [19] vasıtası ile anlaşılabilmeye başlanmıştır ve operasyonun Türkiye üzerindeki bölümü ise bugün bile tam anlamıyla aydınlatılabilmiş değildir. Fakat bu noktada iki ülkenin; İngiltere ve ABD'nin perde arkasından savaşa giden yolda Almanları el altından ve hatta durumu Almanlara bile çaktırmadan, desteklediğini de göz önüne almak yerinde olur.


Görüntü itibarı ile İngiltere Fransa'ya karşı ve ABD de SSCB'ye karşı yakın gelecekte savaştırmak üzere Almanların askeri gelişmelerine göz yummaktaydı fakat Almanyanın Fransa'yı bir anda ezip geçmesi İngiltere'nin öngöremediği bir duruma sebep oldu. Oysa İngilizler iki ülkenin uzun seneler savaşarak birbirlerini telef edeceklerini ve her iki ülkenin de İngiltere'ye karşı çok zayıf duruma düşeceklerini hesaplıyordu. Tabii eğer komplo teorileri de işin içine alınırsa meselenin daha başka ve köklü sebepleri hakkında da konuşulabilir fakat şimdilik konumuz bu değil...


Cumhuriyetin ilk iki denizaltısı için inşa faaliyetlerinin, 1925 senesinde sipariş verilir verilmez çok hızlı bir şekilde başlayabilmesi Almanya ile Türkiye arasındaki gizli görüşmelerin daha önceki senelerde başlamış olması ihtimâlini de ortaya çıkartıyor diye düşünülebilir, hatta belki cumhuriyetin ilanından bile önce. İlginçtir ki bâzı belgelerde mesela Werner Fürbinger'in (ayrıntılı bilgi aşağıda mevcuttur) daha 1920(!) senesinde bu amaçla Türkiye'de görevlendirildiği yönünde iddialar bile vardır fakat söz konusu zaman diliminde Türkiyenin şartları düşünüldüğünde doğrusu bu pek mümkün görünmemektedir.

Birinci İnönü sınıfı olarak adlandırılan bu ilk iki denizaltı gemisi [Resim.3] Birinci Dünya Savaşının önemli Alman denizaltı tasarımı olan UB III sınıfı temel alınarak geliştirilmişti. IvS merkezli olarak uygulanan ve Birinci İnönü ile başlayan mühendislik çalışmaları neticesinde gelişimi devam eden UB III ve dolayısıyla da Birinci İnönü, İkinci Dünya Savaşı döneminin en önemli denizaltı tasarımlarından Tip VII'nin [Resim.4] atası olarak kabûl edilebilir.

Birinci İnönü sınıfı denizaltılar Türk Deniz Kuvvetlerinden gelen taleplere göre değil tamamı ile Alman donanması tarafından, gelecekteki ihtiyaçlarına yönelik tasarım değişkenlerinin incelenmesi amacıyla oluşturulmuş ama masrafları Türkiye tarafından karşılanan ArGe amaçlı araçlardı. Alman donanması bizzat kendi mürettebatı tarafından Kuzey Denizinde gerçekleştirdiği kapsamlı seyir tecrübelerinden ve gemilerin Hollanda'dan Türkiye'ye yaptığı seyir performansından oldukça memnun kalmıştı. Denizaltılar 25 Mayıs 1928 tarihinde Rotterdam'dan ayrılarak Türkiye teslim edilmek üzere yola çıktı. Seyir Hollanda bayrağı altında, Alman mürettebat tarafından gerçekleştirildi, gemideki birkaç Türk gözlemci sadece yolcu konumundaydı.

IvS mühendisleri Türkiye, Finlandiya, SSCB, İspanya, İsveç, Japonya, Romanya, Arjantin ve muhtemelen İtalya için tasarımlar ürettiler ki bu denizaltılar İkinci Dünya Savaşında Alman donanmasını belkemiğini oluşturacak olan:

  1. Tip IIA - Kıyı
  2. Tip VII - Açık Deniz
  3. Tip IX - Uzun Menzil

sınıflarından denizaltı gemilerinin prototipleriydi. IvS merkezli bütün bu çalışmalar sayesinde Almanya 29 haziran 1935 tarihinde İngiltere ile anlaşıp Versailles şartlarını gevşetmeyi başarmasından(!) (biraz yukarıda bahsedildiği gibi aslında İngiltere'nin istediği zaten Almanyanın güçlenmesiydi ama saftirik Adolf Hitler bu anlaşmayı hayatımın en mutlu günü diye nitelemişti!) hemen sonra dönemin ilk Alman denizaltısı Alman topraklarında sadece beş hafta içinde inşa edilebilmişti.


Alman Tip VIIB sınıfı denizaltı

Resim.4) Alman Tip VIIB tasarımı.


Bu ilk denizaltı ile birlikte 1935-1945 arasında Almanya'da inşası tamamlanabilen 1.150(!)2 civarında denizaltının büyük bölümü iki sınıfa aitti ki bunlar 500-ton olarak da adlandırılan Tip VII ve 740-ton olarak da adlandırılan Tip IX'dur.

Fakat Türkiyenin IvS üzerinden (aslında gizlice) Almanya'ya denizaltı sipariş etmesi buzdağının sadece suüstündeki bölümü gibiydi.

Ivs ilk satışlarını 1925'de Türkiye ve bir sene sonra da Finlandiya'ya gerçekleştirdikten sonra bunu 1928'de İspanya ile yapılan anlaşma izledi. Fakat bu satışlar aynı zamanda adeta satıldıkları ülkelerin değil de Almanyanın ihtiyaçlarına göre uyarlanmış bir düzen izliyor gibiydi. Mesela Finlandiya için tasarlanan denizaltılarının bâzıları 1935 itibarı ile Almanya'da inşa edilmeye başlanacak ilk denizaltılar olan Tip IIA sınıfı hafif denizaltıların prototipiydi ve Almanyanın birinci safhada 1935-1936 senelerinde inşa ettiği U-1'den U-24'e kadar olan ilk 24 denizaltı bu modele dayanmaktaydı. Yine 1936'da inşa edilen, tâkip eden U-25 ve U-26 ise E1/Gür sınıfından olacaktı.

İlk satış olan Birinci İnönü sınıfı Türk denizaltıları ile ise Tip VII sınıfının temeli atıldı ve nihayet İspanya için tasarlanan Tip I de Tip IX'un bir nevi prototipiydi. Ne var ki aslında İspanya için inşa edilen ilk denizaltıyı da yine Türkiye(!) Almanya'ya bir kıyak daha yapıp satın aldı. Bu arada Almanlar 1935 sonrasında kendileri için iki adet Tip IA inşa ettiler fakat Alman donanması da bu gemiden memnun kalmadı, tasarım sorunluydu fakat bu çalışma ile elde edilen tecrübeler neticesinde İkinci Dünya Savaşı döneminin denizlerdeki en başarılı denizaltı tasarımı olarak, uzun menzilli Tip IX ortaya çıktı. Her ne kadar Tip XXI ile Almanlar denizaltı teknolojisinde çok büyük bir sıçrama yapabilmiş olsalar da bu tasarım Almanyanın 1945'de teslim olmasından sadece bir hafta önce göreve başlayabildiği için savaşa etki edememiştir.


Tip I olarak tanımlanan (ilk Tip I TCG Gür'dür) denizaltı ile Almanlar denizaltı sınıflarını tanımlamak için ilk kez Tip terimini kullanmaya başladılar, bu sebeple bâzı kaynaklarda görülen daha eski denizaltılar için kullanılan mesela Tip UB III gibi tanımlamalar hatalıdır.


E1 veya Gür veya Tip I

1920'lerde İspanya, toplam 40 denizaltı inşa etmeye yönelik bir donanma programı yürütmekteydi. Bu yönde ilk anlaşma 28 denizaltının inşası için İngilizlerle imzalanmıştı. 1926 senesinde ise İspanya kalan 12 denizaltılık bölüm için harekete geçmeye karar verdiğini resmen açıkladı. Bu durum üzerine Almanya Wilhelm Canaris'i IvS'nin ticari temsilcisi görünümünde hemen İspanya gönderdi. Canaris 1916'dan beri İspanya'daki Alman istihbaratını yönettiğinden dolayı İspanya'yı gâyet iyi tanıyordu, ülkede etkili bağlantılara da sahipti ve gerek hükümete gerekse krala yakın olan sanayici Horacio Echevarrieta ile temas sağladı. (Amiral) Wilhelm Canaris daha sonraki dönemde Hitler'in istihbarat servisini yönetecek olan kişidir.

1927 itibarı ile Almanlar IvS vasıtasıyla 655-ton bir denizaltı gemisinin tasarımını teklif ettiler. Kasım 1927 tarihinde imzalanan kontratın tam içeriği bilinmemekle birlikte denizaltının İspanyol değil gizlice Alman donanması tarafından sipariş edildiği ve amacın yeni nesil bir uzun menzilli denizaltı tasarımı üzerinde ihtiyaç duyulan ArGe çalışmasının ve seyir tecrübesi verilenin elde edilebilmesi ve akabinde denizaltının İspanyol donanmasına satılması olduğu düşünülmektedir. Diğer taraftan 655-ton olarak başlayan tasarım çalışmaları Alman donanmasından gelen talepler doğrultusunda şekillenerek 763-ton olarak noktalanmıştı, tasarım üzerinde İspanyolların bir tasarrufu yoktu.

Yine de tasarımın İspanyol donanmasına satılması hedeflendiğinden, İspanyanın diğer denizaltı projelerinin adlandırmalarına bağlı olarak E sınıfı olarak tanımlanmış ve inşa edilen ilk araç da resmî olarak E1 olarak adlandırılmıştır. Her ne kadar denizaltı resmen Echevarrieta'nın mülkü olarak görülmekteyse de E1'in tasarım ve inşa masraflarının 4/5'i IvS üzerinden Alman donanması tarafından karşılanmıştır. Cadiz'deki tersanede denizaltının inşasında çalışanların da tamamına yakını IvS ve Alman donanması kökenliydi.

E1'in tasarımı IvS tarafından tamamlandıktan sonra bloklar Hollanda'da inşa edildi ve Almanya'dan Rotterdam'a (Hollanda) gelen makinalar vesaire gibi donanımlarla birlikte inşası büyük oranda tamamlanmış olarak deniz yoluyla Cadiz'deki (İspanya) "Echevarrieta y Larrinaga" tersanesine gönderildi.

İlk Tip I sınıfı gemi olan E1 Cadiz'deki (İspanya) Echevarrieta y Larrinaga tersanesinde, Hollanda'dan gönderilen malzemelerin yine Alman mühendis ve teknisyenleri tarafından birleştirilmesiyle inşa edildi. İspanya'da inşaatı yürüten Alman heyetinin başında emekli amiral Lothar von Arnauld de la Perière bulunuyordu. Fakat bu konudaki bilgilerde bâzı çelişkiler de mevcuttur, şöyle ki bâzı kaynaklara göre de la Perière çalışmanın başlangıcında İspanya'da görevli değil iken yaşanan sorunlardan ve denizaltı satışının suya düşmesinden sonra özel olarak görevlendirilerek İspanya'ya gönderilmiştir. Arnauld de la Perière hakkında sayfanın sonlarında bir miktar ilâve bilgi mevcuttur.


İspanyol E1 denizaltısı havuzda

Resim.5) İspanyol donanması için IvS tarafından tasarlanan E sınıfının ilk gemisi E1 İspanya'da kuru havuzda. Gemi İspanyol donanması tarafında teslim alınmayınca Türkiye'ye satıldı ve 1935-1947 seneleri arasında TCG Gür olarak görev yaptı.


1930 senesinde denize inen E1 denizaltısının [Resim.5] seyir tecrübeleri Mayıs 1931'de başladı fakat İspanyol donanması denizaltıyı reddetti. Alman donanması, operasyonun İspanya ayağından sorumlu olan istihbaratçı deniz subayı (sonra Amiral) Wilhelm Canaris vasıtasıyla Lothar von Arnauld de la Perière'i bu meseleye bir çözüm bulmakla görevlendirdi ve bu amaçla E1 ilk önce Ruslara teklif edildi. Bir SSCB donanma heyeti gelip incelemelerde bulunup, seyir tecrübeleri yaptıysa da onlar da denizaltıyı almadılar.

Sonraki safhada ve gâyet ilgi çekici bir şekilde, 1932 senesinde Arnauld de la Perière Türk Deniz Harp Okulunda profesör(!) olarak işe alındı ve bilâhare Türk Deniz Kuvvetleri 9 milyon peseta ödeyerek E1 denizaltısını 27 Aralık 1934'da resmen satın aldı. Denizaltı, Alman mürettebat ile Türkiye'ye götürüldü, gemide ancak dört Türk gözlemci mevcuttu. Donanmanın ilk Gür sınıfı denizaltı gemisinin kısa hikâyesi de böyle, tek başına film gibi.


Eğitim Şart!

IvS üzerinden milletlerarası boyutta devam eden, gizli olduğu kadar kapsamlı da olan çalışmalar Alman Deniz Kuvvetleri komutanı amiral Hans Zenker önderliğinde yapılıyordu. Diğer taraftan en az bu çalışmalar kadar önemli olmak üzere denizaltı mürettebatı yetiştirme ve eğitme faaliyetleri de dikkatlice ve gizlice yürütülmekteydi. Zenker bu amaç için emekli amiral Arno Spindler'i görevlendirdi. Spindler, gelecek on yılda Alman denizaltı gelişimine rehberlik etmek için Almanya açısından önemli çalışmalar yaptı ki bunlar aşağıdaki başlıklar altında özetlenebilir:

  1. Eski denizaltı gemisi komutanlarının savaş deneyimlerinden yararlanmak,
  2. Yurtdışında faaliyet gösteren Alman firmalar arasında denizaltı faaliyetlerini koordine etmek,
  3. Nazarî bir denizaltı eğitim programı oluşturmak,
  4. Başka ülkelerde meydana gelen denizaltı yenilikleri hakkında bilgi toplamak için bir casus ağı kurmak,
  5. Gelecekteki savaşta denizaltıların kullanımı için acil durum planları geliştirmek,
  6. Versailles'ın denizaltı kısıtlamalarına karşı kamuoyu oluşturmak için bir propaganda bürosu işletmek.

Spindler düzenli bir denizaltı eğitim programını 1924'te başlattı ve yavaş ama istikrarlı ilerleme kaydetti. Çekirdek mürettebat, Hollanda, Finlandiya, İsveç ve İspanya'da inşa edilen gemilerde çalışmalara yardımcı oldu. Spindler, deniz kuvvetlerini gelecekteki çatışmalara hazırlamaya yönelik olarak, imparatorluk denizaltı komutanlarının savaş zamanı çalışmalarını ve değerlendirmelerini de topladı. En parlak subaylarla nazarî çalışmalar (winterarbeiten) yaptı ve sonuçta Almanların 1920'lerde ve 1930'larda nasıl bir denizaltı gücü düşündükleri konusunda ilginç bir fikirler ortaya çıkmaya başladı.


Almanya tarafından gizlice finanse edilen IvS vasıtasıyla Türkiye için inşa edilen denizaltılar aynı zamanda (muhtemelen) aradaki gizli anlaşmanın da bir parçası olarak Almanlar tarafından savaş sonrasının çekirdek denizaltı mürettebatlarının yetiştirilmesinde kullanıldı ve seyir tecrübeleri de doğrudan Almanlar tarafından yapılmak suretiyle tasarım üzerindeki değişikliklerin gerçek şartlarda ne ölçüde başarılı olabildiğini mühendislik ve harekât isterleri açısından deneme fırsatı bulabildiler.


Son senelerde bu konu ile ilgili Türkiye'de bâzı akademik çalışmaların ortaya çıkmaya başlaması güzel bir gelişme olmakla birlikte bâzı hassas noktaların henüz yeteri kadar ele alın(a)madığı göze çarpmaktadır. Bu durumun birkaç akla yakın açıklaması söz konusu olabilir:

  1. Konunun bâzı açılardan resmî tarih yaklaşımı ile alâkalı çok ciddi çelişkiler ortaya çıkarmaya meyilli olması,
  2. Bu alanda daha derin araştırma yapabilmek için tarihçilerin ve araştırmacıların ihtiyaç duyduğu, özellikle Teşkilât-ı Mahsusa, MAH ve dönemin Deniz Kuvvetleri arşivlerine erişim sağlayabilme imkânının pek mümkün olmaması,

gibi. Bu sebeplerle bahsi geçen mevcut çalışmalarda bâzı konular çok kısa ifadelerle geçiştirilmek zorunda kalınıyor diye düşünmek mümkündür. Mesela 1920'lerde ve 1930'larda Türkiye'de görev yapan Alman donanması kökenli kişilerin gerçekte kimler oldukları, tam olarak neler yaptıkları gibi hayâti meseleler, üzerlerinde hiç durul(a)madan sadece birkaç zavallı emekli alman subayının ekmek parası için gurbete gelip danışmanlık yaptığı izlenimi oluşturabilecek şekilde ele alınmaktadır. Fakat durum aslında bundan çok daha derin ve bugünkü düzeni bile etkilemekte olduğunu söyletebilecek kadar önemlidir.

Doğrusu bu emekli subay meselesi de savaş sonrasının ve Versailles şartlarının etkileriyle ortaya çıkmış ve tıpkı IvS operasyonu gibi büyük bir gizlilikle idare edilmiş bir başka operasyondur ve söz konusu subaylarının emeklilikleri de düzmecedir. 1925-1928 senelerinde Hollanda Fijenoord tersanesinde Türkiye için inşa edilen iki adet denizaltı ile, aktif olmayan (sözde emekli) Alman denizaltı subayları gerek inşa esnasında gerek seyir tecrübelerinde ve gerekse denizaltıların Türkiye'ye tesliminde ve hatta sonrasında çok değerli deneyimler kazandılar. Hemen Türkiye bağlamında birkaç isim belirtmek gerekirse;


Werner Fürbringer

Birinci Dünya Savaşının denizaltı komutanlarından Werner Fürbringer savaş sonrası dönem için emekli görünümündedir fakat Birinci İnönü sınıfı denizaltı projesi ile başlayan bir şekilde (bâzı kaynaklara göre daha da öncesinde) Türkiye ile derin bağlantıları olduğu gibi denizaltıların teslimi sonrasında da Türkiye Cumhuriyeti tarafından danışman olarak tutulmuştur.

Hollanda'daki Birinci İnönü sınıfı denizaltıların tasarım, inşa ve seyir tecrübesi faaliyetlerini yürüten ve denetleyen Almanlar arasında adı ilk önce telâffuz edilmesi gereken kişi Werner Fürbringer'dir. Aslına bakılırsa gerçek görevlerinden biri çekirdek Alman denizaltı mürettebatının ilk dönem (1925-1935) boyunca bilhassa Türk denizaltıları üzerinde ve Türk topraklarında eğitimlerinin sağlanmasıydı ve bu amaçla görünürde Türk denizcileri için ama aslında Alman denizaltıcıların eğitilebilmesi için gizli bir denizaltı okulu da Fürbringer komutasında Türkiye'de kurulmuştur ve dolayısıyla Fürbringer bu dönemde uzun süre Türkiye'de bulunmuştur. Fürbringer 1930'larda ayrıca Finlandiya'da da gizli eğitim faaliyetlerini, Türkiye'dekine paralel olarak başarı (!) ile idare etmiştir.

Werner Fürbringer 1933 senesi itibarı ile Alman donanmasına tekrar subay olarak dönmüş ve hafiflemeye başlayan Versailles şartlarından da yararlanarak Türkiye ve Finlandiya'da yetiştirdiği yeni nesil çekirdek denizaltıcı gücünü temel alan ve "Denizaltı Savunma Okulu" adı altında DSH eğitimi görünümümde3 kurulan ama gerçekte gelecek nesil denizaltıcıların yetiştirilmesi için kullanılan okulun baş eğitmeni olmuştur.


Lothar von Arnauld de la Perière

Diğer bir dikkât çekici kişi olarak yukarıda, E1/Gür sınıfı denizaltı hikâyesinde adı geçen Lothar von Arnauld de la Perière'den bahsetmek mümkündür. Arnauld de la Perière, 1932-1938 seneleri arasında emekli bir Alman subayı olarak Türk Deniz Harp Okulunda profesör(!) ünvanıyla görevlendirilmiştir. Bizim açımızdan en önemli icraatı, Wilhelm Canaris tarafından verilen görev doğrultusunda, IvS tarafından İspanya'da inşa edilen ama İspanyol donanmasının kabûl etmediği ve daha sonra teklif edildiği SSCB donanması tarafından da alınmayan E1 (Tip I) sınıfı denizaltının Türkiye Cumhuriyetine yamanması doğrultusundaki ve her zaman olduğu gibi yine Almanyanın kazancı ile sonuçlanan faaliyetleridir.

Almanya Versailles kısıtlamalarından 1935 senesinde kurtulduktan hemen sonra 1936 senesinde bu defa kendi için E1/Gür sınıfını temel alan iki adet Tip IA inşa etti ki bu gemiler U-25 ve U-26'dır. Fakat Alman donanması bu tasarımdan memnun kalmadı çünkü denizaltının denge sorunları olduğu gibi dalma süresi de çok uzundu. Daha başka Tip IA inşa edilmedi ama bu tasarımdan sağlanan tecrübelerle geliştirilen ve çok başarılı olan Tip IX modeli ile uzun menzilli denizaltı hedefine Almanlar nihayet ulaşmış oldu.

TCG Gür, tasarımından kaynaklanan sorunlar ve yetersizlikler yanında Türk Deniz Kuvvetlerinin harekât ihtiyaçlarına uygun bir araç da değildi. Buna rağmen Lothar von Arnauld de la Perière'nin zamanın Türkiye Cumhuriyeti üzerindeki büyük tesiriyle Almanlar son dokuz sene içinde bir kez daha Türkiye'nin yardımıyla zarar etmekten kurtuldular.

Arnauld de la Perière de Fürbringer gibi Birinci Dünya Savaşının denizaltı komutanlarından biriydi. Kendisi bütün zamanların en başarılı denizaltı komutanı olarak kabûl edilmektedir zîrâ ilk dünya savaşında 191 gemi batırmıştır. İkinci Dünya Savaşında tekrar aktif göreve dönmüştür.


Ernst von Gagern

Bizim üzerimizdeki Alman etkileri açısından bir başka dikkât çeken kişi Ernst von Gagern'dir. Birinci Dünya Savaşı döneminin amirallerinden Ernst von Gagern 10 Ocak 1925 tarihinde emekli edildi. Ve hemen akabinde 31 Ocak 1925 tarihinde kendinden önceki kişinin görevini devralarak Türkiye Cumhuriyeti nezdinde donanma danışmanı göreviyle İstanbul'a geldi. Von Gagern sahip olduğu bağlantılar ve ilişkiler sayesinde zor durumdaki IvS'ye yukarıda da kısaca açıklandığı gibi hayat veren ilk satışın Türkiye Cumhuriyetine yapılabilmesini sağlayan kişidir. Belli bir süre Türkiye'de bulunmuş olsa da faaliyetlerinin kapsamı hakkında yeterli bilgi henüz mevcut değildir. 1939 senesinde tekrar Alman donanmasındaki görevine dönmüştür.


Yukarıda bahsi geçen üç (sahte) emekli Alman subayın da bilâhare aktif göreve geri döndüğü göz önüne alındığında emeklilik operasyonun yapısı anlaşılabilir. Tabii söz konusu dönem içinde Türkiye'de faaliyet gösteren Almanların bu üç kişiyle sınırlı olmadığını söylemeye gerek yok çok daha fazlası söz konusudur.

Bu ilk bölümde kabaca 1923-1935 dönemi sadece Türkiye-Almanya ilişkileri açısından ele alınmıştır. Aynı dönem içinde İtalya'dan alınan denizaltı ve muhriplerin de bu kadar olmasa da ilgi çekici hikâyeleri var ama o konuyu belki gelecekte ayrıca ele almak daha uygun olabilir...

İkinci Bölüm: Operasyon IvS: İkinci Cihan Harbine Doğru (Hazırlanıyor!)

♦ Açıklamalar

1. IGEWIT: Ingenieur Büro für Wirtschaft und Technik'den kısaltma [geri]
2. 1935-1945 döneminde Almanya'da inşa edilen denizaltıların kesin sayıları konusunda bâzı sapmalar mevcuttur. Bu karışıklığın temel sebebi olarak savaş sona erdiğinde inşası tamamlanma safhasında olan olan çok sayıda denizaltının mevcut olması gösterilebilir. [geri]
3. Çünkü Versailles antlaşmasına göre Almanya'da denizaltı eğitimi verilmesi yasaktı. Bu sebeple söz konusu eğitim denizaltılara karşı savunma görünümünde başlatıldı, zaten 1935 senesinde İngiltere ile Almanya arasından imzalanan Londra muahedesi ile de yasak kalktı [geri]

♦ Kaynaklar

1. Türkiye'nin Gemi Yapan Adamı Atâ Nutku - Bilim ve Teknik, Mayıs 1997, Gökhan Tok
2. Ord. Prof. Ata Nutku'nun Hayat Öyküsü, 2010, Osman Öndeş
3. Treaty of Peace With Germany (Treaty Of Versailles), 1919
4. Resim.1) http://www.dutchsubmarines.com
5. Resim.3) http://warshipsresearch.blogspot.com.tr/2011/09/turkish-submarines-built-at-fijenoord.html
6. Fips - Legendary U-Boot Commander 1915-1918 - Werner Fürbringer , 1999, Geoffrey Brooks
7. Imprisoned in the Caribbean - The 1942 German U-Boat Blockade, 2014, Ligia T. Domenech
8. German Secret Submarine Exports 1919-35, 2003, Björn Forsén - Annette Forsén
9. Submarines - an Illustrated History of Their Impact, 2007, Paul E. Fontenoy
10. U-boote el Arma Submarina Alemana Durante la Segunda Guerra Mundial, 2015, Santiago Mata
11. The Development of the German U-boat Arm 1919-1935, 1963, Allison Winthrop Saville
12. Submarine Operational Effectiveness in the 20th Century - Part Two (1939-1945), 2011, John F. O'Connell
13. Submarines an Illustrated History of their Impact - Submarines, 2007, Paul E. Fontenoy
14. Military Innovation in the Interwar Period, 1996, Williamson Murray - Allan R. Millett - Holger H. Herwig
15. Hitler's U-Boat War - The Hunters 1939-1942, 2000, Clay Blair
16. Wolf Pack - the Story of the U-boat in World War II, 2005, Gordon Williamson
17. Germany and the Second World War, 2001, Horst Boog -  Werner Rahn - Reinhard Stumpf - Bernd Wegner
18. Die deutschen U-Boote und ihre Werften: U-Bootbau bis Ende des 1.Weltkrieges, Konstruktion für das Ausland und die Jahre 1935-1945
19. Trial of the Major War Criminals Before the International Military Tribunal, Nuremberg, 14 Novenmer 1945-1 October 1946: Documents and Other Materials in Evidence
20. Bremer Grosswerfen in Dritten Reich, 1993, Peter Kuckuk
21. U-Boot type XXIII, 2002, Eberhard Rössler
22. Mitteilungsblatt des Instituts für soziale Bewegungen - 28/30, 2003
23. Handbuch zur deutschen Militargeschichte - 1648/1938, 8.sayı
24. Krupp im 20. Jahrhundert, 2002, Lothar Gall
25. Kontinuitaten und Diskontinuitaten in der Wissenschaftsgeschichte des 20.Jahrhunderts, 2006, Rüdiger vom Bruch - Uta Gerhardt - Aleksandra Pawliczek
26. Der U-Boot Mythos in Deutschland, 2013, Nico Sutter
27. Power at Sea - The Breaking Storm 1919-1945, 2007, Lisle A. Rose
28. Zwischen Krieg Revolution und Inflation Die Werft Blohm & Voss 1914-1923, 2000, Olaf Mertelsmann
29. 100 Jahre Schiffbautechnische Gesellschaft: Festveranstaltung vom 25 bis 29
 







Telif Hakkı © 1997-2020 [uskudar.biz] - sürüm 5.5.1 - Bütün Hakları Saklıdır. Kullanım şartları için tıklayın!
Joomla! GNU/GPL lisansı altında özgür bir yazılımdır.