Türkiye'de torpido konusundaki bilinen ilk ve son ciddi faaliyet yaklaşık olarak 120 sene önce Osmanlı Donanma Subayı İdris Bey tarafından gerçekleştirilmiştir. Temel olarak, Ruslarla yapılan bir savaşta ele geçirilen patlamamış İngiliz yapımı torpilinin tersine mühendisliği ile başlayan bu çalışma çeşitli sebeplerle ilerleyememişti.
Cumhuriyet dönemi boyunca da (bilindiği kadarıyla) bu alanda herhangi bir teşebbüs görülemedi. Nihayet, çok uzun bir bekleyişten sonra 2009 senesinde devlet böylesine önemli bir konuda çalışılmasına ilk kez destek verdi ve bazı faaliyetlerin başladığı duyuruldu.
Konu ile ilgili olarak yayınlanan haberlere göre Savunma Sanayii Müsteşarlığı ile Tübitak, Roketsan, Armerkom arasında 2009 veya 2010 senesinde ilk yerli ağır torpidonun geliştirilmesi için 24 milyon avro değerinde bir sözleşme imzalanmış durumdadır.
Beyan edilenlere bakılırsa Akya olarak adlandırılan ve 533mm olduğu söylenen bu torpidonun; tasarımından Armerkom, sonarının geliştirilmesinden Tübitak, harp başlığından ve güdüm sisteminden ise Roketsan sorumludur.
Resmi olmayan bilgilere göre Akya projesinde 372 milyon $ bedelle 183 adet torpil üretileceği öngörülmektedir.[2] Birim maliyetin oldukça yüksek diğer taraftan ar-ge için ayrılan kaynağın (böyle bir proje için) toplam proje bedeline göre oldukça düşük olması dikkât çekici olarak değerlendirilebilir.
Bu doğrultuda Roketsan'ın Güney Kore şirketi LIG Nex11 ile güdüm ve kumanda sisteminin geliştirilmesi için bir anlaşma imzaladığı da belirtiliyor. LIG Nex1 Güney Korenin K745 (Mavi Köpekbalığı | Blue Shark) ve K731 (Beyaz Köpekbalığı | White Shark) torpidolarının üreticisidir.
Akya için temel alındığı söylenen K731 torpili 483mm çapında olup aktif/pasif akustik güdümlüdür ve tel güdüm yeteneği yoktur. Akya'nın ise 533mm çapında tel güdümlü bir ağır torpil olacağı yönünde iddialar mevcuttur fakat bu bilgi tam olarak geçerli olmayabilir. Zaten teknolojiyi sağladığı düşünülen Güney Kore de henüz kendi ihtiyaçları için 533mm ve tel güdümlü bir silah üretebilmiş değildir. Diğer taraftan Güney Kore'nin uzun zamandır DM2A4 temelli bir tel güdümlü 533mm torpido üzerinde çalıştığı yönünde söylentiler de vardır ama böyle bir silah ile ilgili yayınlanmış herhangi bir resmi bilgi mevcut değildir.
K731 torpili 483mm olmasına rağmen mevcut 533mm torpil kovanlardan fırlatılabilecek şekilde kovan kılavuzlarına sahiptir. Bu yöntem mesela Türk Deniz Kuvvetleri tarafından halen kullanılmakta olan Mk-37.mod3 ve Mk-37.mod2 gibi bu çaptaki başka torpidolarda da eskiden beri kullanılmaktadır.
Güney Kore K731'leri öncelikle elindeki Tip209'lar için üretmiştir ve silah bu sınıf denizaltılara tamamen uyarlanmış durumdadır. Acil ihtiyaca binaen Türk Deniz Kuvvetleri'nin de Akya'yı ilk olarak eski Tip209'larda kullanmaya başlayacağı düşünülürse Akya'nın 533mm değil ama 533mm torpido kovanından fırlatılabilen 483mm K731 türevi olacağı tahmin edilebilir çünkü mevcut silah bu amaçla kullanılmaya tamamen hazırdır. Fakat K731'in tel güdüm yeteneğine sahip olmaması bizim ihtiyaçlarımız açısından bir eksikliktir ve donanmanın ihtiyaçları düşünüldüğünde Akya'nın tel güdüm yeteneğine de sahip olması önemlidir. Bu sebeple tel güdüm eklenmiş bir K731 türevi üzerinde çalışılıyor olması da söz konusu olabilir.
Güncelleme: 4 Aralık 2014 Artık elimizde tel güdümlü 533mm Güney Kore torpil projesi Kaplan Köpekbalığı ile ilgili bazı yeni veriler de var. Bu durumda denklem üzerinde bazı değişiklikler de söz konusu olabilir!
Resim.1) Üstte 483mm Güney Kore K731 White Shark, ortada 533mm Alman DM2AX Seahake. Eğer hem Güney Kore hem de Almanya ile bu konuda işbirliği yapılıyorsa torpilin kıçı K731 başı DM2A4 mü olacak? Akya (483mm) bu iki torpilin melezi olabilir mi? Bu ihtimalin sebebi yazının son bölümünde değerlendirilmiştir.
Elimizdeki bilgiler şimdilik sadece bunlardan ibaret. Velhasıl Akya torpili ile alakalı olarak sunulan veriler oldukça tutarsız ve bulanık. Aslında askeri bir proje söz konusu olduğu için böyle olması gayet iyi bir durum. Öyleyse suyu biraz daha bulandırmaktan da zarar gelmez ;)
Eldeki sınırlı veriler temel alındığında Akya projesinin hem iyi hem de şüpheli yanlarından bahsedebilmek mümkündür.
Meselenin önce iyi tarafları ele alınırsa;
İsim çok güzel ve bu çalışmaya tam anlamıyla uydu, tebrikler. İsim her zaman önemlidir.
Türk Deniz Kuvvetlerinin her alanda kesinlikle milli çözümlere ihtiyacı vardır ve en öldürücü ve caydırıcı deniz silahı olan torpido konusunda çok geç de olsa, nihayet böyle bir çalışmaya başlanmış olması başlı başına çok değerli ve büyük bir adımdır.
Aşağıda bahsi geçen şüpheli hususlar, söz konusu şüphelerin doğru veya yanlış olmasına göre iyi veya kötü yönde değerlendirilebilir ve gerçek bilgilerin ortaya çıkmasıyla zaman içinde değişebilir.
Şimdi şüpheli hususlar kısaca ele alınırsa;
Yayınlanan açıklamalarda belirtildiği gibi bu alandaki çalışmalar için Güney Kore'nin torpil üreticisi LIG Nex1'den destek alınmaktadır. Özellikle güdüm gibi çok hassas alanlarda destek alındığı söylenmektedir ki bu durum silahın gerçek savaş ortamındaki güvenilirliğini tehlikeye düşürebilir.
Güney Kore'den destek alındığına göre bu silaha milli torpido denilebilir mi? Hayır. Ancak yerli torpido demek mümkün olabilir.
Torpido bir bütün olarak çok farklı mühendislik alanlarını bünyesinde barındıran son derece karmaşık bir teknoloji ürünüdür. Güney Kore ise bu alanda tam bir yetkinliğe sahip olmayıp henüz emekleme evresindedir ve kendi torpil projeleri için ihtiyaç duyduğu teknolojinin önemli bölümünü başka ülkelerden sağlamış olması kuvvetle muhtemeldir. Aslına bakılırsa Güney Kore torpil teknolojisi sevk ve tahrik açısından Almanya, güdüm ve kumanda açısından ise ABD kökenli gibi görünmektedir. Türkiye'nin Güney Kore gibi bir ülke ile böyle bir işbirliğine ihtiyacı yoktur. Aslında buna işbirliği demek de iyimserdir; Güney Kore'ye bol para verilir, karşılığında bir şeyler alınır... Bu şekilde projenin tamamlanma süresi milli ar-ge seçeneğine göre çok daha kısa olabilir ama gerçekte bu yöntemin bize bir faydası olabilir mi?
Böyle küçük düşünmek Türkiye'ye gerçekten çok şey kaybettiriyor. Güney Kore'ye ve başka ülkelere bu iş için verilen paralar yurt içi imkânlara harcansaydı Türk mühendisleri tarafından da Akya torpili tasarlanıp üretilebilir ve bu sayede hem gerçek anlamda bir milli çözüm elde edilebilir hem de bu alanda ihtiyaç duyulan pek çok yan teknolojinin ve yan sanayinin geliştirilebilmesinin önü açılabilirdi ki bu yan teknolojilere diğer pek çok askeri ve sivil sahada da acilen ihtiyaç vardır. Velhasıl bu teknolojileri parayı bastırıp alalım demek, faydasız olması bir yana aslında son derece zararlı bir yaklaşımdır çünkü gerçek yapabilme bilgisi parayla satın alınamaz sadece çalışarak elde edilebilir.
Bugün Türk mühendislerinin ve sanayisinin tasarlayıp üretemeyeceği hemen hemen hiçbir teknoloji mevcut değildir. Diğer taraftan sadece deniz projeleri ele alındığında, mesela Mühendishane-i Bahr-i Hümayûn'un sivil ve askeri bürokrasi tarafından nasıl ve neden dışlandığını ve görmezden gelindiğini incelemek gerekir ki şimdilik konuyu dağıtmamak için bunu başka bir yazıya bırakmak daha uygun olur...
Ayrıca yeri gelmişken belirtmek gerekir ki medya tarafından uzun senelerdir, belli bir amaçla, Türkiye'nin dostuymuş gibi pazarlanan Güney Kore kesinlikle Türk Milletinin dostu falan değildir!
Doğrusunu söylemek gerekirse, 2009'da ilgili kurumlar arasında anlaşma imzalandığı ve 2010'da çalışmaların ve 2013 itibarı ile de atış tecrübelerinin başladığı, 2015 civarında hizmete girmeye(!) hazır olacağı duyurulan bir projenin temelden başlamış bir milli torpido çalışması olması mümkün değildir! Dünya üzerindeki hiçbir ülke bu kadar kısa sürede yeni bir torpido tasarlayıp üretebilecek ve hizmete alabilecek imkânlara kesinlikle sahip değildir. Bu durumda da şöyle bir şüphe ortaya çıkar;
Akya muhtelif parçaları Türkiye'de birleştirilen halihazırda kullanılmakta olan bir torpidonun ismi değiştirilmiş bir halinden ibaret midir?
Bu noktada yapılan açıklamalara dikkât çekmek gerekirse, yerli katılımcılar ve görev dağılımı şu şekildedir;
- Armerkom: Tasarım
- Tübitak: Aktif/Pasif Sonar
- Roketsan: Harp Başlığı ve Güdüm
hepsi bu. Ama bir bütün olarak düşünüldüğünde muallâkta kalan, ayrıntıları geçtik, temel ve hassas meseleler ne olacak, mesela;
- Tahrik sistemi: %100 elektrikli olacak da peki motorun tasarımını kim yapacak, kim üretecek, akülerin cinsi ne olacak ve kim imâl edecek? Bu cihazlar ithâl edilecekse her şeyden önce çok hassas bir bilgi olan torpidonun sürât-menzil bilgileri nasıl gizli tutulabilir?
- Sevk sistemi: Tek eksen çift pervane mi yoksa jet mi? Her hâlûkârda pervanelerin, nozulun tasarımını kim yapacak, pervaneleri kim, nerede, nasıl imâl edecek? Ya da doğrudan ithâl mi edilecek?
- Gövde: Metal mi, kompozit mi olacak? Tasarımı kim yapacak, kim imâl edecek? Eğer tam anlamıyla milli olamazsa, hayati bir veri olan azami dalış derinliği yeterli ve daha da önemlisi gizli olabilecek mi? Eğer K731 gövdesi kullanılırsa Akya için ancak 370m(+/-20) civarında azami dalış derinliği söz konusu olabilir. Bu derinlik değeri bir Güney Kore - Kuzey Kore senaryosu için uygun olabilir ama Türk Deniz Kuvvetlerinin ihtiyaçları açısından yetersizdir.
- ...
Bu maddeleri çoğaltmak mümkün ama sadece pervane mil salmastrasının tasarımı gibi bütünün içinde küçücük görünen bir konunun bile başlı başına büyük mühendislik çalışmasına ihtiyaç duyacağı düşünüldüğünde belki sonar ve harp başlığı hariç bütün sistemlerin hazır olarak ithâl edileceği şüphesi de uyanmaktadır.
Resim.2) Havelsan tarafından yayınlanan 2013 tanıtım vidyosunda muhtemel Akya'nın Katya ortamında modellendiği görülüyor.
Resim.3) Havelsan 2013 tanıtım vidyosunda muhtemelen Akya torpidosunun sonar dizinlerini barındıracak olan baş bodoslamasına ait bir kare. Doğrusu bu görüntüler proje ile ilgili şüphelerin derinleşmesine sebep olmadı değil!
Hemen yukarıda görebileceğiniz ve geçen sene yayınlanan bir tanıtım vidyosu içinden alınmış bazı görüntüler Akya projesi hakkında ilave şüphelerin ortaya çıkmasına da sebep oldu. Söz konusu görüntülerin Akya torpiline ait olduğunu varsayarsak ilk anda düşünülebilen bazı ihtimâllerden bahsetmek gerekir.
Projenin başından beri Akya için Güney Kore ile işbirliği yapıldığı ve K731 torpilini temel alan bir tasarım ortaya çıkacağı söyleniyordu. Diğer taraftan Güney Kore şimdiye kadar ürettiği iki torpil için de sert baş bodoslama ve müstevî dizin sonar yerleşimi kullanmıştır. Fakat yukarıdaki resimlerde görülen torpil tasarımı eliptik/parabolik baş bodoslamaya ve uyumlu dizin sonar yerleşimine sahiptir. Bu farklılık basit bir durum değildir ve torpil sistemlerinin tasarımı üzerinde köklü etkileri vardır.
Bugün torpiller üzerinde eliptik/parabolik baş bodoslama kullanan sadece iki ülke mevcuttur; Almanya ve Rusya. Uyumlu dizin sonar kullanan ise sadece bir ülke vardır Almanya! (Rusya da kullanıyor olabilir ama kesin bir bilgi yok) Bu alanda Türkiye'nin Rusya ile işbirliği yapması hemen hemen imkânsız olduğuna göre Akya torpidosunun Almanya ile bir ilişkisi olup olmadığı ve eğer varsa nasıl bir ilişkisi olduğu soruları akla geliyor.
Resim.4) Sol tarafta eliptik/parabolik baş bodoslama üzerinde uyumlu dizin sonar kullanan 533mm DM2A4 Seahake, sağ tarafta ise sert baş bodoslama üzerinde müstevî dizin sonar kullanan 483mm K731 White Shark. K731 gövdesi üzerindeki boyuna yerleştirilmiş siyah parçalar kovan kılavuzlarıdır ve 483mm çapındaki torpilin 533mm bir kovandan atılabilmesine olanak sağlar.
Akya üzerinde uyumlu dizin sonar kullanılması üç farklı şekilde mümkün olabilir;
- Teknolojinin Almanya'dan alınması ki böyle bir durum varsa gerçekten çok yazık!
- Teknolojinin elimizde mevcut olan DM2A4 torpilleri üzerinden tersine mühendislikle elde edilmesi. Eğer böyle bir durum varsa tebrikler!
- Teknolojinin donanım ve yazılım olarak bir bütün halinde Tübitak tarafından geliştirilmesi. Eğer böyle bir durum varsa helâl olsun!
Akya için uyumlu dizin tercih edilmesi ayrıca taktik açıdan bir seçim yapıldığını da ifade etmektedir. Uyumlu dizin sonar uzun menzilden suüstü hedeflerine saldırmak için daha etkilidir diğer taraftan müstevî dizin sonar ise denizaltılara karşı daha etkilidir. Bu sebeple Akya için suüstü hedeflerinin öncelikli olarak belirlendiğini söylemek mümkündür. Zaten Türk Deniz Kuvvetlerinin inşa edilmekte olan Cerbe (Tip214) sınıfı denizaltıları için Mk-48.mod6 torpidosu satın alacak olması da bir bakıma bu durumu doğrular niteliktedir zira Akya'ya gerçekten çift maksatlı (suüstü/sualtı) bir silah olarak güvenilseydi böyle bir alıma da ihtiyaç kalmayacaktı ve keşke kalmasaydı...
Torpido tasarım ve üretim sürecinin karmaşıklığı ve zorluğu konusunda birkaç sayı belirtmek belki okuyuculara biraz daha iyi fikir vermesi açısında faydalı olabilir; Mesela ABD'de Mk48 torpido projesi için yakında Türkiye'nin de tedarik edeceği mod6'ya ulaşmak yaklaşık 50(!) sene sürmüştür ve bunun için 8.700(!) civarında gerçek seyir/atış tecrübesi yapıldığı beyan edilmiştir. Mesela İsveç sadece Tp617 ve Tp2000 ağır torpidolarının tahrik sistemini geliştirebilmek için 110.000(!) kadar motor denemesi (gerçek + benzetim) ve ilave olarak 17.000'den(!) fazla atış denemesi gerçekleştirdiğini açıklamıştır.2
Türk Deniz Kuvvetlerinin harekât ihtiyaçları Güney Kore'den de Almanya'dan da farklıdır. Bu ülkeler doğal olarak kendi ihtiyaçlarına uygun tasarım yaptıkları için bu çözümleri alıp Türkiye'ye uyarlamaya çalışmak çeşitli yetersizliklere de sebep olabilecektir. Örneğin;
K731 gümüş-çinko temelli akü teknolojisi kullanmaktadır. İtiş ve hizmet için toplam 100kW gücündedir ve azami sürâti ancak saatte 35 denizmili civarındadır. Seyir süresinin ise tercih edilen sürâte bağlı olarak 10dakika (azami sürât ile) ile 30dakika (iktisadi sürat ile) arasında olduğu bilinmektedir ki günümüz savaş ortamı ve Türk Donanmasının ihtiyaçları düşünüldüğünde bu sürât ve menzil değerleri kesinlikle yetersiz kâbul edilebilir.
Tabii Almanya ve Güney Kore ile böyle bir işbirliği aslında yoksa ve tasarım tamamen milli olarak yapılıyorsa mesele yok, her şey yolunda demektir.
Son olarak ilgi çekici ve basit bir karşılaştırma yapılabilir. Gerçek savaş ortamında uzun menzilden askeri bir hedefi yok edebilecek yetenekte aktif/pasif/tel güdümlü ağır torpido tasarlayıp üretebilmek, 300km mesafedeki en azından 4-1/2.nesil bir savaş uçağını vurabilecek yetenekte aktif güdümlü uzun menzilli hava savunma füzesi üretmekten daha zordur. Diğer taraftan Türkiye (burada örnek gösterilenden daha düşük yetenekte) bir uzun menzilli hava savunma sistemini ithâl ederken böyle bir torpidoyu kendi imkânlarıyla üretebildiğini beyan etmektedir ki benim gibi sıradan Türk vatandaşları için burada bir çelişki olduğu düşünmek kaçınılmaz olmaktadır.
Evet yazı oldukça dağınık oldu ama bu proje ile ilgili eldeki veriler de şimdilik gayet bulanık...
Sonraki Bölüm: Akyanın Kellesi
Güncelleme: Akya - sürüm 1.1
|