Askeri Teknoloji
Seyir Defteri -
Askeri Teknoloji
|
Salı, 27 Kasım 2018 |
Deniz memelileri sıklıkla karanlık ve bulanık sularda yaşamak, dolaşmak ve beslenmek zorunda kalırlar. Böyle şartlar altında hayatta kalabilmeleri için vazgeçilmez bir ihtiyaç olan avlanma yeteneklerinin sağlanabilmesi amacıyla da çeşitli çok özel yeteneklere sahip olarak yaratılmışlardır.
Örneğin Kaşalot balinaları, mutlak karanlığın hâkim olduğu denizlerin binlerce metre derinliklerinde (ki böyle derinlere dalabilmeleri de başlı başına müthiş bir yetenektir) avlarını devâsa kafaları içindeki hârika bir aktif sonar donanımı ile tespit edip avlayabilmektedir.
|
Devamını oku...
|
|
Seyir Defteri -
Askeri Teknoloji
|
Çarşamba, 14 Kasım 2018 |
1980'ler Kanada'da nükleer tahrikli denizaltı seçeneğinin ciddi bir şekilde ele alındığı dönem oldu. Temel olarak, Kuzey Buz Denizi bölgesindeki ülke çıkarlarını koruyabilmek amacıyla zamanın devâsa SSCB denizaltı gücüne karşı koyabilmek için 10-12 kadar atom denizaltısının ülke tersanelerinde inşası düşünülüyordu.
Sivil amaçlı nükleer enerji alanındaki yetenekler açısından dünyanın önde gelen ülkelerinden olan Kanada bu doğrultudaki muhtelif seçenekleri değerlendirilmekteydi ki söz konusu seçeneklerden biri; İngiltere, Fransa veya ABD ile bir lisans anlaşması yaparak doğrudan mevcut ve kendini ispatlamış bir denizaltı tasarımını inşa etmekti.
|
Devamını oku...
|
Seyir Defteri -
Askeri Teknoloji
|
Cumartesi, 27 Ekim 2018 |
1959 civarında, TsKB-16 (Malachite) tarafından tasarlanan Proje 629 (Nato tanımlası Golf) Sınıfı Sovyet konvansiyonel balistik füze denizaltısının etkinliğini hızlı bir şekilde arttırabilmek amacıyla, üzerine yeni bir yardımcı güç birimi ilâve etmek sûretiyle ortaya çıkartılan Pr. 629M'nin ön tasarımı tamamlanmıştı.
Fakat daha sonra Proje 629M tasarım safhasında terk edilince, bu çalışmada geliştirilmekte olan nükleer çözümün Proje 651 (Nato tanımlaması Juliett) üzerine uygulanmasına karar verildi. Böylelikle ABD ile yaşanmakta olan askeri teknoloji yarışında görece kolay, ucuz ve hızlı bir gelişme elde edilebilmesi umuluyordu.
|
Devamını oku...
|
Seyir Defteri -
Askeri Teknoloji
|
Pazar, 21 Ekim 2018 |
Hazır kısa zaman önceki bir yazı ile Japonya üzerinden denizaltı tarihinde bir dönüm noktası sayılabilecek olan Lityum-İyon akü teknolojisine geçişin başlangıcına değinmişken içinde bulunduğumuz günlerde yaşanan gelişmelere de bağlı olarak bu kez benzer bir mevzu Almanya üzerinden de devam ettirilebilirdi. Birbuçuk sene kadar önce sonuçlanan Norveç'in yeni nesil denizaltı ihalesinde yarışan Tip212 ve Scorpene2000 tasarımları arasından, zaten en başından beri beklendiği üzere Tip212 galip çıkmıştı.
O dönemde Tip212NG adı verilen ve hâlen Sōryū ile birlikte dünya denizlerinde yüzmekte olan en üstün iki konvansiyonel tasarımdan biri sayılabilecek Tip212A'nın daha da geliştirilmesiyle ulaşılması hedeflenen bu yeni nesil araç artık Tip212CD olarak adlandırılmaktadır. On gün kadar sonra, 31 Ekim Çarşamba itibarı ile alman tarafının, yeni denizaltının nihâi tasarımını Norveç Donanmasına sunması beklenmektedir.
|
Devamını oku...
|
Seyir Defteri -
Askeri Teknoloji
|
Çarşamba, 05 Eylül 2018 |
Bu sayfa alışılandan biraz daha farklı olarak lâf salatası daha az buna mukâbil çocuk kitâbı tarzında, yanarlı dönerli renkli resmi bol olarak ortaya çıktı, hem belki de halk böylesini(!) seviyordur, kim bilir... Aslında mevzunun başlangıcı Çin atom denizaltıları hakkında olacak gibiydi fakat ilerledikçe bir miktâr kaymaya mâruz kaldıysa da tam olarak bir kopma gerçekleşti de denilemez.
Son cümle pek bi acayip oldu ama neyse bilâhare ne anlama geldiği belki daha iyi anlaşılabilir. Çin, oldukça zorlu bir süreçten sonra birinci nesil ilk atom denizaltısı olan Tip 09I sınıfı aracı 1974 civarında tamamladı. Daha sonra balistik füze taşıyan nükleer denizaltıları da ikinci koldan yavaşça da olsa ilerlemeye başladı. Bununla birlikte yazının konusu sadece 09I'den sonraki temel avcı denizaltı olan 09III tasarımının bâzı küçük ayrıntılarından ibâret olacak.
|
Devamını oku...
|
Seyir Defteri -
Askeri Teknoloji
|
Salı, 14 Ağustos 2018 |
Rüzgâr enerjisinin hasat edilmesine yönelik olarak geliştirilen türbinlerin pek çoğunun bir arada kullanılmasıyla oluşturulan ve rüzgâr çiftliği ya da daha resmî bir şekilde Rüzgâr Enerjisi Santrali (RES) olarak tanımlanan altyapıların dünya çapında ve buna paralel olarak Türkiye'de de giderek yaygınlaşmaya başlamasıyla, ilk zamanlar öngörülemeyen veya görmezden gelinen bâzı sorunlar da iyice kendini göstermeye başladı.
Sözüm ona yeşil enerji olarak adlandırılan bu yeni sistemlerin tabiat üzerindeki zararlı etkilerinden başlayarak çok farklı teknik boyutlara kadar uzanan pek çok olumsuz yönü, dünya çapında medya tarafından bilinçli bir şekilde uygulanan propaganda ile hâlen gözlerden uzak tutulmaya devam edilmektedir, bilhassa bizim gibi ülkelerde.
|
Devamını oku...
|
Seyir Defteri -
Askeri Teknoloji
|
Cumartesi, 04 Ağustos 2018 |
Gemiler, çelik ile inşa edilmeye başlandıktan sonra kendilerine has ve görece kuvvetli manyetik alanlara sahip olarak seyir yapar hâle gelmiştir. İlk zamanlar bu manyetik alanın göze batan tek etkisi gemi pusulaları üzerinde sapma olarak görülmüş ve meydana gelen bu istenmeyen etkinin düzeltilmesi yönünde uğraşılmıştı.
Fakat İkinci Dünya savaşı dönemi geldiğinde, yaşanan büyük kapışma pek çok teknoloji alanında önemli sıçramaları tetiklediği için söz konusu manyetik etkilerden yararlanmaya yönelik çabalar da gecikmedi. Bu doğrultuda dikkât çeken en önemli çalışmalar ise torpiller ve mayınlar için manyetik tapaların geliştirilmeye başlanması olarak gösterilebilir.
|
Devamını oku...
|
Seyir Defteri -
Askeri Teknoloji
|
Pazar, 27 Mayıs 2018 |
19.Yüzyılın ikinci yarısında gelişimine başlayan torpiller, önceleri ancak taşınan yüksek basınçlı havanın mekanik enerjiye dönüştürülmesiyle tahrik edilebiliyordu. Bu çözüm ile donanmaların giderek artan hız ve menzil taleplerini karşılayabilmek pek mümkün olmadığı için kısa bir süre sonra ilk ısıl tahrik sistemleri de ortaya çıktı ve 20.Yüzyılın başında artık torpil teknolojisi ağırlıklı olarak ısıl tahrik çözümlerine yönelmişti.
Japonya tarafından hizmete alınan ilk torpil, 1884 itibârıyla Almanya'dan satın alınan, 356mm çapında ve 4,57m uzunluğundaki, 90atm basınçlı hava ile tahrik edilerek 31kg harpbaşlığını 11m/sn hızla 400m menzile eriştirebilen, tunç gövdeli Schwarzkopf C84 türüydü. Bunu 1893'de sipariş edilen Whitehead'ler izledi; Akbaş, Karabaş'a karşı! Çok kısa bir süre sonra ise japonlar kendi torpil teknolojilerini geliştirme yönünde çalışmaya da başladılar.
|
Devamını oku...
|
Seyir Defteri -
Askeri Teknoloji
|
Salı, 15 Mayıs 2018 |
Bilgisayarların gelişmesi ile birlikte hayatın bütün alanları bu oluşumdan etkilenmeye başladığı gibi söz konusu etkinin büyüklüğü yüksek bir ivme ile artmaya devam etmektedir. Tam olarak bu etkinin tetiklediği, bilişim ve haberleşme merkezli olarak insanoğlu tarafından meydana getirilen siberuzay adlı yeni bir ortam, insanlık üzerinde belirgin değişimlere sebep olmaktadır.
Söz konusu değişimlerin nereye varacağı, nelere gebe olduğu ve nasıl sonuçlar doğuracağı tam olarak kestirilemese de insanlığın yakın gelecekte bugünkünden bile daha karanlık günleri görmesi, nedense(!) daha kuvvetli bir ihtimâl gibidir. Tabii bu noktadaki görüşler ve beklentiler insanlık kavramından ne anlandığına bağlı olarak kişilere göre değişiklikler de gösterecektir.
|
Devamını oku...
|
Seyir Defteri -
Askeri Teknoloji
|
Perşembe, 19 Nisan 2018 |
Aralık 2014 itibarı ile İngiltere Savunma Bakanlığı 270milyon pound tutarındaki bir anlaşma [1] ile BAE'yi Spearfish ağır torpillerinin Mod0'dan Mod1'e yükseltilmesi çalışması ile görevlendirdi. Böylece sonraki on senelik dönem için İngilterenin elindeki uzman mühendislik yeteneğinin sürdürülebilirliğinin ve 100 civarında mühendisin istihdamının sağlanması da mümkün olabildi.
Aslında ilerleyen süreç içinde bi' ara İngiliz donanmasında giderek ağırlık kazanmış bulunan eğilime bağlı olarak, Spearfish.Mod0 yerini doğrudan Mk-48.Mod7 CBASS'e bırakmak üzereydi. Yine de ingiliz kararvericiler, hem ellerindeki hassas bir teknolojik yeteneğin, altyapının ve yapabilme-bilgisinin tamamen kaybolmaması için ve hem de ABD'nin Mk-48 üzerindeki yazılım ve güdüm sistemi için İngiltere tarafından talep edilen tam nüfûziyet iznini vermemesi sonucunda, Mk-48 alımından vazgeçti.
|
Devamını oku...
|
Seyir Defteri -
Askeri Teknoloji
|
Cumartesi, 10 Mart 2018 |
Doğrudan mevzuya girersek; aslında havadan atılan balistik füzeler üzerindeki çalışmalar hiç de yeni değildir. Bu doğrultuda bilinen ilk ciddi faaliyetler 1950'lerin ikinci yarısında ABD'de başlatılmıştı. Daha sonra XGAM-87 (sonraki tanımlamasıyla XAGM-48 Skybolt) olarak adlandırılan bu füze projesi belli bir olgunluk seviyesine erişse de gerek yaşanan zorluklar ve başarısızlıklar ve gerekse denizaltıdan atılan balistik füze teknolojisinin geliştirilebilmesi ile birlikte 1962'de iptâl edilmiştir.
Soğuk Savaşın bu hızlı yıllarında SSCB tarafında da muhtemelen ABD'de yaşanan tecrübelere benzer sebeplerle havadan atılan bir balistik füze çözümü tercih edilmedi. Tabii ilave olarak iki ülkenin harekât ihtiyaçlarının ve çözüm yaklaşımlarının belirgin şekilde farklı olmasının da bu durum üzerinde önemli bir etkisi olduğu ifâde edilebilir.
|
Devamını oku...
|
Seyir Defteri -
Askeri Teknoloji
|
Salı, 14 Kasım 2017 |
Kısa bir süre önce Çin ilk Tip 055 muhribini denize indirdi. 055 ile alâkalı olarak çeşitli konuları ele almak mümkün olsa da bir nevi bu yazının fitilinin ateşlenmesine vesile olan, üzerinde taşıdığı gövdeye bağlı sonar sistemi ile mevzuya başlanacak. Belki başka bir zamanda bu gemiyle ilgili diğer bazı hususlar da ayrıca ele alınmaya çalışılabilir.
Başlıkta ifâde edilen varsayım doğrultusunda bir giriş yapmak suretiyle konu ele alınmaya başlanır ise; herhangi bir ülkenin donanma gücünün gerçek seviyesini belirlemekte ve diğer ülkelerle karşılaştırmakta kullanılabilecek en önemli göstergenin, ölçütün, işaretin vs. ancak (gözlerden uzak) "Sonar Teknolojisi" olduğu rahatlıkla iddia edilebilir.
|
Devamını oku...
|
Seyir Defteri -
Askeri Teknoloji
|
Cuma, 11 Ağustos 2017 |
Japon Donanması, bilhassa dünyanın bizim yaşadığımız bölgesinde çok fazla dikkât çekmese ve önemsenmese de bu durum oradaki gelişmelerin incelenmesine gerek olmadığı anlamına gelmez. Sadece konvansiyonel imkânlar göz önüne alındığında; gemi nitelikleri ve sayıları, silah sistemleri, elektronik donanımlar, mürettebat eğitim seviyesi, gemi sanayii altyapısı, toplam teknolojik düzey ve iktisâdi durum gibi değişkenler birlikte değerlendirildiğinde, kağıt üzerinde ABD'den sonra dünya üzerindeki en güçlü ikinci donanmanın Japonya'ya ait olduğu rahatlıkla iddia edilebilir.
Fakat siyasî gerçeklik de yukarıdaki değişkenler içine ilâve edilirse, söz konusu gücün aslında göründüğünden çok daha alt seviyede olduğunu söylemek yanlış olmasa gerek. Ayrıca konvansiyonel deniz gücü açısından Çinin yukarıda tanımlanan kıstaslara göre Japonya'yı yakalamak üzere olduğu ve muhtemelen çok yakında üstüne çıkabileceği ve hem konvansiyonel hem de nükleer anlamda dünya denizlerindeki en güçlü ikinci donanma hâline geleceği de öngörülebilir.
|
Devamını oku...
|
|
|
↢ Başlangıç ← Önceki 1 2 3 Sonraki → Son ↣
|
|