1797'de Fransız kimyacı Louis Vauguelin, krokoyit adlı mineralin (PbCrO4) içinde Kurşun ile birlikte bulunan ve o güne kadar bilinmeyen yeni bir elementi tanımladı ve ona ismini verdi: Krom. Daha sonra gerçekleştirilen çalışmalarla farklı mineraller içinde de bu yeni element tespit edilmeye başlandı. Bununla birlikte Krom üretimi için ticarî açıdan uygun tek mineral kaynağının kromit olduğu da kısa zaman içinde anlaşıldı.
1827'ye kadar dünya üzerindeki tek kromit cevheri kaynağı Rusya'da Ural Dağları bölgesiydi ve aynı yıl Kuzey Amerika'da da o günlerin gâyet sınırlı olan Krom talebi için yeterli sayılabilecek küçük ölçekli bâzı yeni yataklar daha keşfedildi. Ve 1860 itibarı ile dünyanın o dönem için bilinen en zengin kromit yatakları Türkiye üzerinden pazara sunulmaya başlandı ki tahmin edilebileceği üzere asıl konumuz da bu boyut olacak.
Yaklaşık olarak Birinci Dünya Savaşı dönemine kadar Krom elementinin temel kullanım alanı kimya sanayii ile sınırlı kaldı. Fakat 1913'de İngiltere'de daha yüksek nitelikli namlu çelikleri üretebilmek amacıyla sürdürülen alaşım çeliği ar-ge çalışmaları esnasında kazayla(!) Paslanmaz Çeliklerin icâd edilmesi ile birlikte artık yeni bir dönem başlamış oldu.
Kromit minerali, bulundukları yatakların yapısına bağlı olarak değişen oranlarda Krom, Demir, Alüminyum ve Magnezyum oksitleri içerir. Bu cevherler içinden; yüksek seviyede (>%45) Kromoksit (Cr2O3) içerip aynı zamanda Krom-Demir oranı 1,5:1 ve üstü olanlar yüksek evsaflı olarak kabûl edilir.
Resim.1) Dünya toplam kromit üretiminin 1890-1980 yılları arasındaki seyri.[1] Günümüzde ise üretim 25-30 milyon ton mertebesine çıkmış durumdadır ve yükselmeye devam edeceği beklenmektedir.
Saf krom metali yüksek miktarda üretilmez. Cevherin yapısına da bağlı olarak çoğu metalurji uygulamasında Krom, kromitin işlenmesiyle elde edilen ve düşük bir miktar Karbon ve Silisyum da içeren Demir-Krom alaşımı yani Ferrokrom (FeCr) olarak kullanılır. Bir tür ara-ürün olan ferrokrom'dan ise yüksek evsaflı çelik üretimi gibi alanlarda bir bileşen olarak faydalanır.
Krom, metalurji sanayiinde; daha üstün sertlik, daha yüksek mukavemet, daha iyi aşınma, oksitlenme ve ısı dayanımı gibi niteliklerin metal alaşımlarına kazandırılması için kullanılması elzem olan stratejik bir metaldir. Bütün bu nitelikler sebebiyle örneğin paslanmaz çelikler; ev aletlerinden en üst düzey askerî ürünlere kadar dünya çapında hemen her alanda ve giderek artan oranda kullanılan ve yaygınlaşan çok önemli bir malzeme sınıfını teşkil etmektedir. İlave olarak belirtmek gerekirse Krom, paslanmaz çelik üretiminden daha geniş bir kullanım yelpazesine sahiptir.
1860'a kadar dünya kromit ihtiyacı Rusya ve ABD tarafından karşılanıyordu. 1848'de ingilizler tarafından Bursa'da bulunan yeni bir yatak ile durum değişmeye başladı ve 1890'a gelindiğinde Bursa dünyanın en etkin kromit kaynağı hâline gelmişti. Bu yatak %57'ye varan son derece yüksek Cr2O3 oranı yanında, yüzeye yakın olması sayesinde kolay çıkartılması ve Silisyum içermemesi sebepleriyle son derece üstündü.
1877'de bu kez İzmir'de daha da üstün yeni bir kromit yatağı daha keşfedildi ve 1892'ye gelindiğinde yaklaşık 14.000ton yıllık üretimle artık dünya kromit üretiminin %64'ü Türkiye'den sağlanıyordu. 1892'de üretim 20.000ton'a çıksa da 1899'da 5.000ton'a ve dünya üretimindeki pay da %10'a geriledi.
Fakat bu üretimin Devlete ciddi bir katkı sağlayabildiği oldukça şüphelidir zîrâ o dönemde Türk topraklarındaki bütün Krom madenciliği hakları "Paterson & Co" adlı bir ingiliz işletmesinin tekelindeydi!
Resim.2) Türkiyenin bilinen Kromit minerali yataklarının yerleri ve içerdikleri tahmînî cevher miktarları (milyon ton) [2]
1930-39 döneminde de dalgalanan bir seyir elde edilmekle birlikte 1938-39 için Türkiye dünyanın en büyük kromit ihracatçısıydı ve bu yıllarda dünya kromit arzının yaklaşık üçte birini karşılıyordu. Bu dönem için kromit üretimi büyük ölçüde "Societe Miniere de Fethiye" ve "Türk Maden Şirketi" adlı işletmelerin elindeydi. Fethiye ve Göcek limanları cevherin gemilere yüklendiği noktalardı. On sene kadar önce kayığı Fethiye'nin merkezindeki beton iskeleye bâzı onarım işleri için bağladığımızda bu iskeleden hâlâ gemilere ham koromit cevheri yükleniyordu. Göcek'teki iskele ise gâliba artık devre dışı kaldı..
1950'lerde de dalgalı bir üretim süreci ortaya çıkmakla birlikte bâzı yıllar Türkiyenin kromit üretiminin ve ihracatının çok yüksek seviyelere çıktığı ve Türkiyenin dünyanın en büyük kromit üreticisi hâline geldiği dönemler oldu. Söz konusu üretimin ancak %27 kadarı Devlet (Etibank) tarafından sağlanmaktaydı.
1960'larda üretim düşse de ortalama olarak dünya kromit üretiminin %10 kadarı Türkiye tarafından karşılanmaya devam etti. 1970'lerde benzer üretim oranları sürdü fakat dünya genelinde üretimin artmasıyla Türkiyenin dünya üretiminden payı ortalama %7 civarına geriledi.
Lâfı daha da fazla uzatmadan 2010'lara gelirsek; Güney Afrika uzun zamandır olduğu gibi lider konumdadır ve dünya üretiminin yaklaşık yarısını karşılamaktadır. Takip eden üç büyük üretici ise her biri ~%9-13 arasında dalgalanan pazar payına sahip olan Kazakistan, Hindistan ve Türkiye'dir. Fakat Kazakistan topraklarındaki kromit miktârının hem Türkiye hem de Hindistan'a göre çok daha fazla olduğunu da belirtmek uygun olur.
Krom hakkında böylelikle kısa bir giriş yapmış olduk fakat çok uzun yıllardır krom kelimesini sadece duymanın bile verdiği derin acı ve çâresizlik hissi sebebiyle bu noktadan sonra konu teknikten kaymak zorunda kalacak.
Üretim, Kültür, Sistem ve İnsan
Geçtiğimiz yıllarda Türkiyenin çelik üretimi konusunu ele almıştık. Orada da kısaca ifâde edildiği üzere Türkiye uzun zamandır istikrarlı bir şekilde büyüyen dünya çapında bir demir-çelik sanayine sahiptir. Bununla birlikte söz konusu teknolojinin en hassas ve kârlı aynı zamanda stratejik boyutunu meydana getiren yüksek evsaflı çelik alanındaki durumumuz maalesef hiç parlak değildir.
Evsaflı çeliklerin önemli bir bölümünü de bildiğiniz üzere paslanmaz çelikler meydana getirmektedir. Türkiye, mevcut sanayi altyapısına bağlı olarak büyük miktarda paslanmaz çelik de tüketmektedir ve üstelik ihtiyacı devamlı olarak artmaktadır (ki artması da gerekir) bununla birlikte Krom tarihi boyunca bu sahanın önde gelen cevher üreticisi olmuş bu topraklarda, akıl ve mantıkla hiçbir şekilde açıklanamayacak şekilde bugüne kadar hiç paslanmaz çelik üretilmemiştir!
Gerek çöküş sürecindeki Osmanlı döneminde, gerekse Cumhuriyetin ilk 15-20 yılında çeşitli sebeplerle Devletin cevher ihraç etmekten başka uygulanabilir bir çâresi olmadığı söylenebilir.
Ama neredeyse 21.Yüzyılın ilk çeyreğini tamamlanacak, Türkiye hâlâ elindeki birinci sınıf kromit cevherini satıp yok pahasına tüketmekten ve bütün paslanmaz çelik ihtiyacını ithalât ile karşılamaktan başka hiçbir şey yapmıyor. Örneğin 2014 için Türkiye 1,5milyar dolarlık paslanmaz çelik ithâl etmiştir, bununla birlikte aynı dönemde yaptığı krom cevheri ihracatı bunun yaklaşık beşte biri mertebesindedir...
Bursa'da kromit keşfinin üzerinden tam 170 yıl geçti, bu zaman zarfında neler oldu bir düşünün; Mutlâkiyet vardı, Meşrutiyet geldi, Osmanlı çöktü, Cumhuriyet geldi, Demokrasi geldi, o da gitti, Cuntalar geldi ve geçti, sayısız siyasetçi sahne aldı, Devlet yapısı defalarca temelinden değişti, üstüne Dünya da birkaç kez değişti fakat nasıl oluyorsa Türkiyenin Krom hikâyesi hiç değişmedi, inanılmaz!
Demek ki ortadaki mesele bir sistem sorunu değilmiş! Bu durumda geriye sorunu tanımlayabilecek tek bir ihtimâl kalıyor: İnsan. 170 yıl önce de Türklerin arzusu bir devlet memûriyetine kapağı atmak ve "neme gerek(!)" diyerek yaşamaktan ibâretti, o zaman da sanayi ve üretime bir ilgi yoktu, bugünden bir farkı var mı? Evet istisnaî şahsiyetler de mevcut ama toplasanız kaç kişi?
Hepimiz sütten çıkmış ak kaşık olduğumuzu düşünüyoruz, ortadaki sorunun kaynağı ise belli(!); hep onlar şöyle, bunlar da böyle yaptı, şu millet öyle, bu devletler de böyle yaptı, başımıza ne geldiyse bunlar yüzünden geldi, öyle değil mi?
Suçu başkasında aramayı bırakıp da ben ne yapmalıydım, ne yapabilirdim, bunun yerine ne yaptım diye kendine soran pek görmedim. Bütün sıkıntılı yanlarına rağmen Batı'ya gücünü sağlayan temel etkenlerden biri özeleştiri olsa gerektir, sanırım bizim buralarda hiçbirimizin tahammül gösteremediği bir yetenek.
Dünya üzerindeki kromit cevherinin ~%73'ü paslanmaz çelik, ~%24'ü yüksek mukavemetli çelik, ~%1'i özel alaşımlar ve ~%2'si de diğer alanlarda kullanılıyor. Üretilen bütün paslanmaz çelik ailelerinin (martenzitik, östenik, ferritik) %100'ü Krom içermektedir. Ve üretilen bütün alaşımlı çeliklerin %60 kadarı da Krom ihtiva etmektedir.
Diğer taraftan Türkiye elindeki büyük ham çelik üretme ve işleme gücüne rağmen ne paslanmaz çelik, ne de üst seviye alaşımlı çelik üretmemektedir. Örneğin mayın avlama gemisi inşa etmek için kullandığımız östenitik çelikleri de nemçelilerden alıyoruz, denizaltı inşa etmekte kullandığımız çok yüksek mukavemetli çelikleri de ve üstelik onlar bu çelikleri imâl edip bize satmak için bizden üç kuruşa aldıkları krom cevherlerini kullanıyorlar... Hatta bu topraklardan toplanan bütün paslanmaz çelik hurdaları bile doğrudan nemçeye satılıyor da orada işlendikten sonra tekrar paslanmaz çelik olarak ithâl ediliyor.
Acı manzara bu kadar ile sınırlı da değil:
Dünya üzerindeki bilinen Krom cevheri kaynaklarının %72'si Güney Afrika, %12'si Zimbabwe, %5'i Kazakistan ve %1,6'sı Finlandiya toprakları üzerindedir. Günümüzün en büyük cevher ihracatçılarından olan Türkiye ve Hindistanın kaynakları ise ancak ~%0,9 kadardır. Buna mukabil Türkiye dünya pazarına arz edilen ham krom cevherinin zaman içinde değişen oranlar olmakla birlikte %10-15 kadarını karşılamakta, başka bir ifâdeyle sınırlı kaynaklarını en hızlı tüketen kaynak ülke görüntüsü oluşturmaktadır ve bu çelişkili durumun dünya üzerindeki tek örneği maalesef Türkiye'dir.
Türkiye'de Krom yatakları yüksek nitelikli olmakla birlikte genellikle küçük boyutlu ve dağınık [Resim.2] yapıdadır. Diğer taraftan %50+ Cr2O3 ve 3:1'e varan Cr:Fe oranı ile bu cevherler gerek ark fırınlarının işletilmesi açısından gerekse ticarî açıdan dünyanın diğer bölgelerinde çıkartılan cevherlere üstünlük sağlanmakta ve daha yüksek fiyatla satılmaktadır.
Mâdem elimizdeki cevherler hakkıyla kullanıl(a)mıyor, bu durumda artık Türkiyenin ciddi bir karar alıp krom cevheri ihracatını kesinlikle ve bir an önce yasaklaması gerekir. Aksi taktirde, bu topraklarda daha dünyaya bile gelmemiş çocukların mallarının gasp edilmesi gibi bir durum oluşmaktadır. O zaman bu nimeti şimdilik toprak altında bırakın ki hiç olmazsa gelecek nesiller yapılması gereken şeyleri yapabilecek imkânlara sahip olabilsinler de bize beddua etmesinler...
Bu düzen, bu bakış açısı, bu uygulama veya her nasıl tanımlarsanız o, sadece Krom'dan ibaret değil. Artık denizaltı ve gemilerden örnek vermekten yoruldum, havaya geçelim bâri; şimdilerde milli muharip uçak projesi yürütülüyor, güzel. Fakat bu uçağı inşa etmekte kullanılacak hammaddeler ne olacak? Yüksek alaşımlı çelikler, yüksek alaşımlı alüminyumlar veya gelişmiş kompozitler ithâl mi edilecek?
Örneğin bu tayyare üzerinde kullanılması gerekli olacak Bor-Epoksi yapılar için ihtiyaç duyulacak Bor Elyaflarını; tıpkı Krom gibi yine bizden üç kuruşa aldıkları Bor cevherini işleyip, eğer lütfederlerse ve binbir nazla ve cevherin belki bin belki de onbin katı fiyatla satacak olan ABD veya Almanya'dan mı alacağız? Eh bu topraklarda rant peşinde koşup hiç emek harcamadan para kazanmak(!) varken, kelleyi koltuğa alarak Bor Elyafı üreteceğim diye ortaya çıkacak bir enayi(!) bulabilirseniz ne alâ!
Doğrudan Krom ile bağlantılı olmasa da 1936 civarında Nuri Demirağ tarafından gerçekleştirilen bâzı çalışmalara ait bir iki satır bilgiyi alıntılamaktan [3] bir zara gelmez:
"... Bunun için de henüz açılan bir demir madeninden başka belli başlı hiç bir servete malik olmıyan kasabayı, bir endüstri şehri haline getirmeye azmetmişti.
Demir madeni zengindi. Fakat kasabaya büyük bir menfaat temin edecek vaziyette değildi. Çünkü maden cevherleri orada işlenmiyordu. Başka yerlere naklediliyordu. Böylece o madende çalışanların bütün faaliyetleri sadece hamallığa inhisar ediyordu.
Halbuki; kasabanın civarında, kömür madenleri vardı. Bunların topraktan çıkartılıp demir madeninin bulunduğu yere nakledilmesi pek kolaydı. Eğer bu kolyalıktan istifade olunarak Divrikte bir demir çelik fabrikası kurulacak olursa, çok büyük faydalar temin olunacak fakir kasaba halkı ciddi ve hakikî bir surette refah bulacaktı..."
♦ Kaynaklar1. Pattern of International Trade in Chromite and Ferrochromium - An Historical Perspective, 1997, Edward Norman Eadie 2. http://ekutup.dpt.gov.tr 3. Nuri Demirağ Kimdir?.., 1947, Ziya Şakir 4. 10th Asian Stainless Steel Conference, 2015, Philippe Richard 5. Kromit, Ferrokrom ve PAslanmaz Çelik Sektörlerine Genel Bir Bakış, 2007, Erol Tahtakıran 6. Overview of Chromium Industry, 2015, Subhrakant Panda
|