Denizaltıların birim mâliyetleri ile alâkalı makale hazırlanırken tâkip edecek böyle bir değerlendirmenin temelleri de atılmıştı. Nihâyet bir vesileyle sıra HBT'nin mâliyetine geldi. İkinci kez bir beygir mevzusu hasıl oldu ama bu seferki sütçü beygiri değil, biraz daha güçlü.
Denizaltılarda kullanılan Havadan Bağımsız Tahrik (HBT) sistemlerinin teknik ayrıntıları beklendiği gibi gizli tutulmaktadır. İlâve olarak üretildikleri ülkeler bazı siyâsi ve iktisâdi çıkarları sebepleriyle söz konusu sistemlerin fiyatlarının da belirsiz kalmasını istemektedir.
Sonuç olarak piyasada mevcut olan, uygulanmış üç farklı türdeki HBT Sisteminin kesin fiyatları belirsizdir. Günümüzde kullanılmakta olan konvansiyonel HBT'ler üç türdedir ve üretici ülkeleri sıralarsak:
- Stirling Motoru; İsveç, Çin
- PEM Yakıt Hücresi; Almanya, Fransa, İspanya, Rusya, Çin
- Kapalı Devre Buhar Türbini; Fransa
sayılabilir. Fransız, İspanyol ve Rus sistemlerinin henüz donanma kullanımına girememiş, geliştirilmekte olan donanımlar olduğunu belirtmek uygun olur. Çinin gerek Stirling motoru gerekse yakıt hücresi alanındaki çalışmalarının seviyesi hakkında kesin bir şey söyleyebilmek mümkün değil fakat Stirling motoru alanında daha ilerde oldukları tahmin edilmektedir. Ayrıca Çin yakıt hücresinin gerçek bir denizaltı üzerinde mevcut olup olmadığı konusundaki bilgiler çelişkilidir.
Yukarıda sıralanan üreticilerden ithalât yoluyla HBT donanımı tedârik eden ülkeleri de belirtmek gerekirse;
- Stirling Motoru: Japonya, Singapur, Pakistan, Tayland, Danimarka.
- Yakıt Hücresi: Güney Kore, İtalya, İsrail, Portekiz, Singapur, Türkiye
- Kapalı Devre Buhar Türbini; Pakistan
sayılabilir. Pakistanın Çin'den tedârik edeceği denizaltılar üzerinde HBT sistemi mevcut olup olmayacağı ve olacaksa hangi türden HBT kullanılacağı bilinmiyor ama Stirling motoru seçeneğinin kullanılabilecek olması şimdilik daha yüksek ihtimâl olarak görülebilir. Danimarka ise artık denizaltı kullanmayı terk ettiği için elinde bir sistem mevcut değildir.
BZM-120
Bu kadar gereksiz bilgiden sonra asıl konuya dönebiliriz. Başlangıçtaki amacımız HBT'lerin fiyatlarını belirlemeye çalışmaktı. Şimdi Alman BZM-120 sisteminin fiyatı tespit edilmeye çalışılacak ki bu cihaz YTDP kapsamında inşa edilecek olan altı yeni denizaltının üzerinde toplam oniki adet bulunan bir donanım olduğu için bizi en yakından ilgilendiren HBT sistemidir.
Tabii ki herhangi bir fiyat bilgisi bu tür donanımlar için açıklanmadığından elde edilebilen kamuya açık verileri değerlendirerek dolaylı yoldan bir sonuca varmaya çalışmaktan başka bir çaremiz de mevcut değil.
Mevzuya yaklaşım şu şekilde olacak;
Türk Deniz Kuvvetleri için satın alınan ve hizmete girmiş en yeni denizaltılar 1997 senesinde imzalanan sözleşme sonrasındaki dönemde inşa edilen dört adet Tip209/1.400 - Gür Sınıfı dizel-elektrik araçlardır. Dolayısı ile başlamak için en uygun nokta burasıdır.
Çünkü bu denizaltılar, HBT sistemi hariç tutulduğunda, tedârik ve inşa yaklaşımı, teknoloji ve mâliyet açısından aslında Tip214/1.800 ile büyük ölçüde eşdeğer araçlardır ve iki projenin mâliyetlerini karşılaştırmak aradaki tek ciddi donanım farkı olan HBT için ödenen bedeli belli sınırlar dahilinde tahmin edebilmeye yarayabilir. O zaman başlayalım;
1997 senesinde Almanya ile imzalanan son Tip209/1.400'lerin denizaltı başına birim sözleşme mâliyetleri;
- 225.000.000 dolar olarak açıklanmıştır.
2009 senesinde Almanya ile imzalanan YTDP projesi için açıklanan resmi bedel ise denizaltı başına;
- 343.333.333 avro olarak açıklanmıştır.
Kabaca bu iki fiyat arasındaki fark HBT'nin bedelini verir denilebilir. Yine de hassasiyeti artırabilmek için bazı düzeltmelere ihtiyaç vardır.
Öncelikle her iki denizaltı projesi için sözleşme tarihleri düşünülerek, 1997'deki Tip209 fiyatını Almanyanın enflasyon verilerine uygun olarak 2009 senesine göre düzeltmek uygun olur. Almanya için 1999-2009 arasındaki toplam enflasyon [Resim.1] %17'dir. 1999 öncesi para birimi farklı olduğundan hesaplar biraz zorlaşır ama yine de Almanyanın enflasyon konusunda oldukça istikrarlı ve düşük seviyede olduğunu da göz önüne alarak 1997-1999 aralığını da dahil ederek yukarıda belirtilen dönem için toplam enflasyonu %19 olarak kabul etmek makûl kabûl edilebilir. Sonuç olarak;
- 225.000.000 x 1,19 = 267.750.000 dolar
elde edilir. 214/1.800'ün mukavim teknesi 209/1.400'e göre biraz daha uzundur ve ayrıca inşasında kullanılan çelik kısmen farklıdır. Tip209/1.400 tasarımını 214/1.800 sephiyesine eşdeğer bir mukavim tekne ile imâl edecekmiş gibi çelik için bir düzeltme yapılırsa (Bu hesabın ayrıntılarına girmeye gerek yok);
- 267.750.000 + 8.500.000 = 276.250.000 dolar
değerine ulaşılabilir. Mukavim tekne mâliyetleri arasındaki fark tedârik edilen ham malzemeler üzerinden yapılmıştır. Eğer mukavim teknenin imalât mâliyeti işin içine katılsaydı çok daha büyük bir fark ortaya çıkacaktı fakat her iki denizaltı için açıklanan sözleşme bedelleri Gölcük tersanesinde yapılan imalâtın mâliyetini kapsamayacağı için bu hesaba dahil edilmemesi gerekirdi, öyle de oldu. Daha önce de ele alındığı gibi denizaltıların gerçek mâliyetlerinin bu sebeple Almanya ile imzalanan sözleşme bedellerinden çok daha yüksek gerçekleşmesi kuvvetle muhtemeldir çünkü mâliyet üzerinde asıl büyük etkiyi ham çelik fiyatı değil işleme ve imalât masrafları belirler.
Gür sınıfı bir denizaltı ile Cerbe sınıfı bir denizaltı (Reis Sınıfı ayrı bir hikaye ve mâliyeti Cerbe'den yüksek olacak ama burada konumuz Reis değil) üzerindeki donanımlar tamamen aynı olmasa bile, pervanesinden torpil kovanlarına, akülerinden periskoplarına kadar teknoloji ve buna bağlı olarak da mâliyet açısından eşdeğerdir, dizel motorlar, periskoplar vesaire arasındaki küçük değişiklikler toplam mâliyet üzerinde hissedilir bir etki yapamayacak kadar küçüktür. Yine de her ihtimale karşı bir %5 daha arttıralım ve daha büyük kompozit üstyapı için de fazla fazla bir buçuk milyon dolar daha ilâve edelim;
- (276.250.000 x 1,05) + 1.500.000 = 291.562.500 dolar
İşte elde edilen bu değer üzerine HBT sistemi yerleştirilmemiş bir Tip214'e 2009 fiyatlarıyla eşdeğer bir Tip209 olarak kabûl edilebilir.
Sıradaki işlem 2009 itibarı ile Türkiye ve Almanya arasında imzalanan YTDP projesi için açıklanan resmi bedeli yukarıda elde edilen değer ile karşılaştırabilmek için yapılması gereken avro > dolar [Resim.2] dönüşümüdür. Her iki denizaltı için de sözleşmelerin imzalandığı tarihler temel olarak alınmak zorunda olduğundan 2009 için senelik ortalama çapraz kur değerini kullanmak yoluna gidilmiştir. Bu durumda;
- 343.333.333 avro / 0,720 = 476.851.851 dolar
elde edilir. Şimdi yukarıdaki son iki değer arasındaki fark bize Cerbe Sınıfı denizaltılarımız üzerine yerleştirilecek HBT sisteminin toplam mâliyetini verebilir;
- 476.851.851 - 291.562.500 = 185.289.351 dolar
Bu değer Cerbe/Reis Sınıfı bir denizaltı üzerindeki iki adet BZM-120 yakıt hücresi, sıvı oksijen sarnıcı ve metal-hidrat temelli hidrojen sarnıçları ve bütün Hidrojen/Oksijen tesisatın toplam mâliyet tahminidir.
Eğer yazının başlığına dönersek; BZM-120 HBT sisteminin her bir kilovatı için yaklaşık olarak 772.039 dolar ya da başka bir ifâdeyle her bir beygiri için 567.676 dolar gibi oldukça tuzlu bir bedel ödediğimiz ortaya çıkar.
Velhasıl her bir yeni denizaltı için toplam HBT sistemine ödediğimiz fiyatı rahatlıkla 185 (+10/-20) milyon dolar sınırları içinde tahmin edebiliriz. Altı denizaltı için bir milyar dolardan fazla parayı, üstelik birinci nesil bir HBT'ye ödüyoruz. Bu parayla mesela dört tane anahtar teslimi Milgem inşa edilebilirdi. Üstelik burada hesaplanan sadece tedârik mâliyetidir ve ömür boyu sistem mâliyetinin ne olacağını tahmin edebilmek mümkün bile değil ama bir Alman dergisinde yayınlanan şu cümle [1] belki size bir fikir verebilir:
...Cerbe Sınıfı denizaltılarda yer alacak ... Siemens ürünü iki BZM 120 yakıt hücresi ise Almanya'dan hazır gelecek ve bakım onarımları da yine bu ülkede gerçekleştirilecek.
Doğrusu böyle fahiş bir fiyat ödeyip üstelik karşılığında bir de yukarıdaki cümlede ifâde edilen durumu kabûl etmek hiç de akıl kârı değil. Böylece bu kadar hassas bir donanım için %100 dışa bağımlı kalmayı da peşinen kabûl etmiş oluyoruz. Peki gün gelip de bu denizaltılara ihtiyaç duyacağımız gerçek savaş şartlarında ne olacak? Ne olacağı aslında belli ama yine de kısa bir tecrübe ile anlatabilmek mümkün:
Uzun seneler önce bir tersanede çalışıyordum. Bu tersane o zamanlar için büyük iktisadi sıkıntılar içinde bulunan Türkiyenin düzenli olarak gemi ihraç edebilen iki tersanesinden biriydi ve batı ülkeleri için belli türde nakliye gemileri inşa edip devamlı olarak satabiliyordu, üstelik Türkiyenin sanayi altyapısı ve imkânları bugünlerin çok gerisinde olmasına rağmen. Günlerden bir gün Almanya osuruktan bir bahaneyle Türkiye'ye sözüm ona silah ambargosu koyduğunu açıkladı! Sözüm ona diyorum zira bir yandan da denizaltı, hücumbot vesaire satışı görüşmeleri tam yol devam ediyordu ve bu tür projeler aslında hiç sekteye uğramadı. Diğer taraftan Almanya ortalığı velveleye verip hem ülke içinde hem de dünya genelinde Türkiye'yi bu vesileyle uzun süre aşağılamaya devam etti. Böylece Türkiyenin iç siyasetine doğrudan müdâhale ederek o zamanki Hükümetten ve dolayısıyla Türkiye Cumhuriyetinden daha fazla tâviz, daha yüksek kâr, daha iyi çıkar elde etmeyi hedefledi ve daha öncesinde ve sonrasında da olduğu gibi o zamanlarda da hedeflerine başarıyla ulaştı.
İşte bu ara, gece, gündüz çift vardiya çalışan tersanenin optik kesme tezgahı arızalandı. Aslında arızalanan parça optik kesme kafasının hareketini sağlayan ve Alman malı olan küçücük bir elektrik motorundan ibaretti. Tabii hemen yeni parça sipariş edildi fakat tezgahın üreticisinden şöyle bir cevap geldi: Devlet size bu parçayı satmamızı yasakladı! İşte şimdi tersane krize girdi. Üretim tamamen durdu. Evet zorlukla bir çözüm bulunabildi ama kaybedilen uzun zaman sebebiyle zarar da büyük olmuştu. Aslında aynı dönemde hemen hemen tamamı Alman sistemlerine sahip Donanma da bundan çok daha büyük sıkıntılar çekti, gemiler limandan çıkamaz hâle geldi ya neyse...
Meselenin ikinci boyutu olarak dillerden düşmeyen milli savunma sanayiinden bahsedilebilir ama peynir gemisi lâfla yürümez. Sadece bir tek Cerbe/Reis Sınıfı denizaltının HBT'si için ödenen bedelin bir kısmı YTDP ihalesi başladığında gerçekten milli ar-ge için kullanılmaya başlansaydı geçen sürede bugün milli bir HBT çözümüne ulaşılabilirdi, İspanyanın yapabildiğini biz neden yapamayalım? Bu ülkede yeterli insan gücü ve kaynak mevcut diğer taraftan niyet, kararlılık ve irade için aynı şeyi söyleyebilmek oldukça zor. Ama bırakın Reis Sınıfı denizaltıları sonrasındaki proje için bile yine Alman merkezli bir çözüm oluşturulacağı bugünden biliniyor.
Bitti mi? Bitmedi!

Resim.1) 1996-2015 seneleri arasında Almanyanın senelik enflasyon oranları. [3]

Resim.2) 2007-2015 seneleri arasında dolar/avro oranlarının değişimi. [2]
♦ Kaynaklar1. Savunma ve Havacılık - Sayı 158 2. http://www.x-rates.com/average/?from=USD&to=EUR&amount=1&year=2011 3. http://www.multpl.com/inflation/table 4. Beygirin Resmi: https://en.wikipedia.org/wiki/File:Nokota_Horses_cropped.jpg
|