Zekeriyazâde, donanma halkının aylıklarını vermek göreviyle Kapudân-ı Derya Piyale Paşa kumandasında Akdeniz'e açılan bir tersane katibidir. Kendisi hakkında ayrıntılı bilgi mevcut değildir. Ferah adını verdiği kitabı ise içinde bulunduğu Cerbe Savaşı'nın (1560) bütün ayrıntılarını bize vermesi sebebiyle çok değerlidir.
Tek nüshası bulunan kitap Üsküdar'da Hacı Selimağa Kütüphanesinde 768 numarada kayıtlıdır. Müellif İstanbul'dan çıktıktan sonra savaş kazanılıp ta İstanbul'a dönünceye değin gördüklerini, duyduklarını, olup bitenleri olduğu gibi vermek yolunu tutmuştur.
Cerbe
Önce Muhiddîn Pirî Reis'in Kitab-ı Bahriye adlı eseri ile kitaba konu olan savaşın cereyan ettiği Cerbe Adasını biraz tanıtmak gerekirse:
Adı geçen Cerbe bir alçak adadır. Çevresi yetmiş iki mildir...
Bir iki kez İspanyol kâfiri o adayı almak isteyerek üzerine gemiler gönderip üştükte her birinde kâfiri kırdılar, kaçırdılar. Ve bir defasında kâfire bağlandılar...
...O Şeyh Yahya kabilesi, hiç bir zaman farz namazları imama uyup kılmazlar ve Cuma namazlarını da imamla kılmazlar. Su içerken ağızlarına bardak değdirmezler, eğer değerse o bardağı kırarlar. Ve bütün evlerinin kapısı üzerinde birer kâfir haçı vardır... Dilleri başka bir dildir, Araplar o dilden anlamazlar...
Bu dediğimiz adanın kıyıya yakın çevresi sığlıktır, bilmeyen gemiler varamaz. Bundan dolayı düşmandan pek çekinmezler.
Ama denizden varırken Cerbenin alâmeti budur ki hurma ağaçları görünür. O hurma ağaçlarının iki yanları kütük olup kesilir, başka yer görünmez. Hemen adanın bu alameti göründükte iskandil etseler yirmi kulaç su bulunur. Ondan sonra durmadan iskandil ile ölçe ölçe kaleye karşı barçalar beş mil kadar varırlar, denizde demir atarlar, yatarlar. Söylediğimiz yer iyi yataktır...
Sonra Cerbe Adası'nın lodos yanında bir limanı vardır, o limana Cîm derler. Burası güzel yatak ise de pek yarar kılavuz gerektir ki yolunu başarsın...
... Şöyle bilinsin ve's-selam.
Ferah
Müellifin kitabı hakkında söylediklerinden bazı alıntılar yaparsak:
... Bundan sonra konuya gelince: Ben güçsüz kulun ve kuvvetsiz kişinin gönlünden geçirdiği ve düşündüğü, bulunduğu savaşlarda işi gücü şu olmuştur:
İşi gücü kötülük ve içi dışı yoldan azgınlık olan kâfirlerle yapılan din savaşlarının nasıl olup bittiğini ve Allah'ı bir bilen cılasınların söylediklerini kısaca ya da uzun uzun yazarak anlatmak ve bunları arkadaşlara ve gerçek dostlara göndermek.
...Paşa Hazretleri1 de bu küçük ve güçsüz kulun tuttuğu bu yolu bildiği için bana:
Büyük fetihlerin tarihini olduğu gibi yaz ki bunlar zamana yadigârdır ve padişahın ülkelerinde az rastlanır, ele geçmez garip hikâyelerdir...
Bu sevinci artıran, iç açan hissenin kıssasını ve kaygıları alıp götüren sergüzeştini uzunlu kısalı beş makale olarak seçtim ve yüce adını Ferah koydum.
Birinci makale: Cihan padişahının, mutlu vezirlerinin ve başka devlet adamlarının övgüsünü ve savaşın sebeplerini anlatmaktadır. İkinci makale: Sefer-i Hümayûn'a yönelip yerle bir olası kâfir gemileriyle Padişah Donanmasının karşılaşmasını, vuruşup savaşarak bunun fetihle sonuçlandığını anlatmaktadır. Üçüncü makale: Cerbe Kalesi'nin tabyalarının gücünü ve sarplığını, dürüşülen döğüşün ayrıntılarını ve alâmetleri mutluluk olan gazilerin fütuhatını ve nice gazilerin şehit olduğunu bildirmektedir. Dördüncü makale: Gönüllü gemileri, levend reisleri ve Cezayir gemileriyle Frengistan ülkesine geçildiği, kâfirlerin mallarının kaygısını çekmediklerinden ve limanlarından çekdirir gemileri bulunmadığından, ülkelerini yağmadan kurtaramadıkları anlatılmaktadır. Beşinci makale: Fetihten sonra, sevinçler kıvançlarla, iç ferahlıklarıyla Turgut Paşa hazretlerinin istemesi üzerine Tarabulus şehrine gelinmesi, adı geçen paşanın ziyafetler vermesi, Piyale Paşa'nın götürü gemileri engine salıp ana vatana yönelmesi, esenlikle denizi geçip iyi havalarla Gelibolu'ya gelmesi ve orada Padişahın İstanbul'a gelmesine izin verip vermeyeceğini bildiren fermanın beklenilmesi anlatılmaktadır.
Yukarıdaki resimde kapağı görülen kitap 1980 senesinde, Orhan Şaik Gökyay tarafından yayına hazırlandıktan sonra Tercüman 1001 Temel Eser kapsamında 142. eser olarak günümüz Türkçesiyle basılmıştır. Bilindiği kadarıyla aynı kitabın bir de 1975 baskısı mevcuttur. Türk denizcilik tarihinin en değerleri eserlerinden bir olan kitap ancak sahaflarda bulunabilir ve meraklılarına tavsiye edilir... |