SeyrüseferSavunma Sanayii → Milli(!) Sonar Yakamoz ve Düşünceler

Milli(!) Sonar Yakamoz ve Düşünceler

Seyir Defteri - Savunma Sanayii
Cumartesi, 17 Ekim 2015

SQS-56 SonarBu konu gerçekten biraz acayip. Dilim döndüğünce bugüne kadar açıklanan verileri temel almak sûretiyle meseleyi değerlendirmeye çalışacağım fakat ister istemez yazının biraz uzun ve çoğu okuyucu için gâyet sıkıcı olabileceğini şimdiden belirtmeliyim ne de olsa mevzu oldukça karmaşık ve ancak çok az kişinin ilgi ve bilgi sahasına girebilecek cinsten.

Her ne kadar konunun teknik yönü hakkında yeteri kadar bilgi sahibi olmayan insanların da durumu olabildiğince kavrayabilmesine gayret edecek olsam da bunu sağlayabilmek mümkün olamayabilir. Ayrıca yazının tamamını okumadan içerik hakkında doğru fikir sahibi olabilmenin de mümkün olmayacağını belirtmek gerekir çünkü bütün alt bölümler doğrudan birbiriyle ilişkilidir.

Mevcut şartlar altında meseleye yeteri kadar derinden girebilme ihtiyacı, doğru bir değerlendirme yapabilmek için kaçınılmazdı. Bu sebeple önce 1970'lere gidilmesi gerekiyor ki muhtemelen ABD ile SSCB arasında yaşanıyor görünen soğuk savaşın en şiddetli dönemlerinden biri olduğu varsayılabilir.

Günümüzde DDG1000 türü muhriplerin ilk gemisine dolayısıyla sınıfa ismi verilen ABD'li amiral o zaman dilimindeki görevini icra ederken SSCB'ye karşı yeni bir donanma yaklaşımı başlatmıştır. Bu yaklaşımın adı Yüksek-Düşük Tedârik Stratejisi'dir.

Anlamı ise şöyle ifâde edilebilir: Çok pahalı olan ve inşaları uzun süren ama mevcut en yüksek teknoloji ile inşa edilen düşük sayıda gemi ile düşük teknolojide, ucuz ve buna bağlı olarak çok sayıda ve hızlıca inşa edilebilen yüksek sayıda gemiden müteşekkil karma bir donanma oluşturmak.


FFG-7

İşte bizim başlangıç noktamız da söz konusu stratejinin düşük teknolojiye sahip tarafını oluşturan ve FFG-7 olarak tanımlanan gemi tasarımıdır. Çok sıkı bir mâliyet sınırlamasının uygulandığı FFG-7 tasarımı daha sonra Oliver Hazard Perry (OHP) sınıfı olarak adlandırıldı ve son geminin bu sene ABD donanması tarafından hizmet dışına alınmasıyla birlikte kendisine biçilen gerçek ömrü geçen ay tamamladı. Tabii bu durum daha uzun seneler üçüncü dünya ülkelerinin donanmaları tarafından kullanılmalarına mâni olmayacaktır.

Bu makalede amacımız kesinlikle FFG-7 tasarımını değerlendirmek değil ve geminin yazıya dahil olmasının sebebi ise tahmin edilebileceği gibi üzerindeki gövdeye bağlı sonar olan AN/SQS-56.


FFG-7 Sınıfı Gemi - SQS-56 Sonarı

Resim.1) FFG-7 (OHP) sınıfı gemiler üzerinde bulunan SQS-56 sonar kubbesinin yeri.


FFG-7 okyanusta seyreden konvoylara ve filolara eşlik ederek onları sualtı ve hava hedeflerine karşı korumak için tasarlanmıştır. Öncelikli görevi ise DSH'dir1. Tasarlandığı senelerdeki açık deniz tehditleri düşünüldüğünde geminin rakipleri ise büyük ve göreceli olarak gürültülü Sovyet nükleer denizaltılarıydı. 1970'ler için açık okyanus şartlarında bu tür denizaltılara karşı DSH görevi icra etmek, özellikle günümüzün denizaltı tehditleri ile karşılaştırıldığında, izâfi olarak çok daha kolaydır.

Gemi, ön tasarım aşamasında iken SQS-26 sonarı kullanılması öngörülmüştü. Fakat donanmanın izlediği çok katı mâliyet ve ağırlık kısıtlamaları sebebiyle pahalı, büyük ve ağır fakat aynı zamanda yetenekli ve etkili bu sonar tasarımdan çıkartıldı ve yerine çok daha küçük, hafif ve ucuz olan ve sadece tek kişi tarafından kullanılan SQS-56 uygulandı.

1970'lerin ortalarında FFG-7 için tasarlanan bu ucuz sonar yetersiz performanstan kaynaklanan sıkıntılara rağmen tercih edilmişti. Sınıfın ilk gemisinin üzerinde 1977'de teslim edilen ilk sistem 1978 senesinde gerçekleştirilen deniz tecrübeleriyle kapsamlı bir şekilde denendi ve SQS-56 donanma tarafından belirlenen asgari isterleri tam olarak karşılayamadı fakat yine de 1980'de resmen donanma tarafından kabûl edilmek zorunda kalındı. Bunda aslında gemi üzerindeki 3.seviye DSH sistemi olmasının da etkisi vardı çünkü diğer iki DSH sistemini oluşturan PÇDS'nin2 ve iki DSH helikopterinin, en azından o günkü harekât ihtiyaçları için, SQS-56'nın zaaflarını kapatmaya yeterli olacağı öngörülüyordu.


Artık ABD tarafında kullanılmayan FFG-7'lerin halen dünya üzerinde dokuz kullanıcısı mevcuttur ve belki yakın gelecekte birkaç ülkenin daha hizmetine girmesi söz konusu olabilir. Mevcut Kullanıcılar: Avustralya(4), Bahreyn(1), Mısır(4), Pakistan(6), Polonya(2), Tayvan(8+2?), İspanya(6), Türkiye(8), Tayland(2) olarak sıralanabilir.

Bu ülkelerden Avustralya(2), İspanya(6) ve Tayvan(8) gemileri ABD lisansı ile kendi tersanelerinde inşa ettiler. Diğerleri hizmetten çıkan eski gemileri kiraladı.


Hemen yukarıda görüldüğü gibi Türkiye halen kullanılmakta olan en büyük iki FFG-7 filosundan birine sahip ve uygulanan yenileştirme çalışmaları göz önüne alınırsa herhalde 15-20 sene daha bu gemileri kullanmaya devam edecek gibi görünüyor.


Avustralya

Günümüzde FFG-7 kullanmakta olan ülkelerin biri hariç tamamı aynı zamanda gemi üzerindeki GBS3 olan SQS-56 kullanıcılarıdır. Biri hariç demiştik ki şimdi o hususa kısaca temas edelim.

Avustralya ilk önce ABD'den dört adet yeni inşa FFG-7 tedârik etmişti. Daha sonra iki adet de kendi tersanesinde lisans altında inşa etti. Yakın dönemde bu gemilerin yenilenme ihtiyacı söz konusu olduğunda ise en eski ikisini hizmetten çıkartıp diğer dördünü yenileme yoluna gittiler. Bu yenileme çalışmasının mevcut makale için bizi ilgilendiren asıl bölümü ise gemiler üzerindeki silindirik dizin SQS-56 sonarının biraz daha büyük çaplı ve kürevî dizin Spherion ile değiştirilmiş olmasıdır.

Avustralya donanması Spherion sonarlarını bir süredir ellerindeki Meko-200'ler üzerinde zaten kullanmaktaydı ve FFG-7'leri yenilerken de bu sonarı tercih etmiş olmaları ilgi çekici bir ayrıntıdır. Her iki sonar ile de uzun bir tecrübesi mevcut olan Avustralyanın bu yöndeki tercihi dikkate almaya değer bir hareket olabilir çünkü Avustralya için tehdit önceliği nükleer denizaltılar değil konvansiyonel denizaltılar olduğundan ilk tür için tasarlanmış olan FFG-7 sonar sistemlerinin ikinci tür olan konvansiyonel denizaltılar için son derece yetersiz kalması sonucunda bu yönde hareket ettiğini ifâde etmek yanlış olmaz. Yine de SQS-56'nın aksine Spherion hakkında yeterli veri açık kaynaklarda mevcut olmadığı için SQS-56'ya olan üstünlüklerini ve Avustralyalılarının neden böyle bir değişikliğe ihtiyaç duyduklarını tam olarak değerlendirebilmemiz pek mümkün değil.


SQS-56 Sonar - Tafyresmi

Resim.2) SQS-56/DE-1160 sonarının 7,5kHz merkez frekansı civarındaki yaklaşık 1,9sn'lik bir aktif çalışma moduna ait tayfresmi.


Aslında Avustralyanın ihtiyaçları Türkiyenin ihtiyaçları ile bu noktada bâzı benzerlikler de gösteriyor. Özellikle yeni nesil HBT'li4 denizaltılara karşı SQS-56 gibi kısa menzilli ve eski sistemlerin veya tam pasif çekili dizin sistemlerin hemen hemen hiçbir şansı mevcut değil ve bu denizaltılarla etkili bir şekilde mücadele edebilmek için üç teknolojiye yoğunlaşmak gerekli:

  1. Uzun menzilli aktif sonar sistemleri
  2. Akustik olmayan tespit sistemleri
  3. İnsansız araçlar


DE-1160

SQS-56'nın izâfî olarak ucuz ve hafif bir sistem olması etkili pazarlama ile birleşince büyük bir ticarî başarı geldi ve sonarın bir de ihraç sürümü üretildi: DE-1160. Aralarında Türkiyenin de bulunduğu dünya üzerinde muhtelif kullanıcıları olan DE-1160, günümüze kadar Çin dahil pek çok ülke tarafından tedârik edilmiştir.

Türkiyenin DE-1160'ları Meko-200 türünden gemilerimiz üzerindedir. DE-1160 ile SQS-56 arasında sonar dizini açısında bir fark mevcut değildir ve her iki sonar da aynıdır. Aradaki tek fark veri işleme sistemlerinden kaynaklanır ve büyük ölçüde yazılım temellidir, belki bâzı bilgisayar donanımı farkları da söz konusu olabilir. Gayri resmi bir bilgi olsa da ABD tarafından kullanılan SQS-56 ile gerek ihraç sürümü olan DE-1160 gerekse kiralanan FFG-7'ler ile başka ülkelere verilen SQS-56'lar arasında hassasiyet farkı olduğu söyleniyor. Kısacası başka ülkelere verilenler muhtemelen yazılım tabanlı olarak belki de yazılım+donanım tabanlı olarak bir miktar kısıtlanıyor da denilebilir.

Zaman içinde küçük ülkelerin askerî sonar pazarlarına daha iyi nüfûz edebilmek için farklı DE-1160 türevleri de üretilmiştir. Bütün bu türevler içinde en dikkâte değer olan ise ABD lisansı altında İspanya tarafından da üretilen ve İspanya ve İtalya donanmalarındaki bâzı önemli suüstü gemileri tarafından kullanılmakta olan DE-1160LF sonarıdır. İsim benzerliğine rağmen aslında bu sonarın DE-1160/SQS-56 ile pek alâkası yoktur.

Adından da anlaşılacağı gibi daha alçak frekanslı olan bu sonar daha büyük, daha ağır, daha güçlü ve daha uzun menzillidir. ABD, elindeki en iyi GBS olan SQS-53'ü ihraç etmeye pek yanaşmadığı için (ABD dışında bu sonarı kullanan ülkeler uyduları Tayvan, Güney Kore ve muhtemelen lisans altında üreten Japonya istisnadır) önde gelen müttefiklerinin daha gelişmiş sonar ihtiyaçlarına yönelik olarak DE-1160LF'yi sunmaktadır da denilebilir.


Nihayet, konuya ister istemez böyle çok uzun bir giriş yaptıktan sonra artık sadede gelebiliriz.


Tübitak

SSM tarafından açıklanan resmi verilere göre söz konusu sonar için çalışmalar Milgem projesine bağlı olarak 2005 senesinde başladı ve o güne kadar bu alanda hiçbir çalışmanın yapılmadığı bir ülke için sadece dört sene gibi rekor bir sürede(!) projenin başarıyla tamamlandığı yine Tübitak tarafından duyuruldu. 2009 senesi itibarı ile sayısız kaynakta bu açıklama ile ilgili ayrıntılar bulunabilirdi ben de karşıma ilk çıkan kaynaktan [1] birkaç cümle aldım:

  1. Tübitak Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Malzeme Enstitüsü Müdürü ... Milgem Projesi kapsamında olan ve Milli Savunma Bakanlığı Savunma Sanayii Müsteşarlığınca desteklenen ''Milli Sonar Sistemi'' projesinin başarıyla sonuçlandırıldığını bildirdi.
  2. ... Milgem kapsamında geliştirilen ve dünyada az sayıda ülkenin sahip olduğu sualtı haberleşme ve hedef tespitini sağlayan sonar teknolojisinin Tübitak MAM Malzeme Enstitüsü'nde tamamen milli olanaklar kullanılarak geliştirildiğini belirtti.
  3. ... Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Milli Gemi Proje Ofisi personeli, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Araştırma Merkezi Komutanlığı personelinin de katılım ve işbirliğiyle tamamlanan projeyle Türkiye'nin deniz teknolojileri alanında dev bir adım attığını söyledi. ABD, İngiltere, Almanya, Rusya ve Güney Kore gibi birkaç ülkede kullanılan bu teknolojiye artık Türkiye'nin de sahip olduğunu kaydeden...
  4. ..."Özellikle donanmamızın haberleşme sistemindeki bu bağımlılık büyük bir zafiyet yaratmakta idi. Artık Türkiye bu alanda dev bir atılımı gerçekleştirerek bu konuda devler ligine girmiş bulunmaktadır" dedi.

 

Doğrusu o zamanlar için Milli bir sonar üzerinde çalışılıyor olması bile başlı başına çok hoş bir haberdi ve ben de herkes gibi helâl olsun diye düşünmüştüm çünkü o güne kadar ülkenin imkânlarıyla sonar geliştirememek söz konusu olmamalıydı ve nihayet güzel bir gelişme yaşanmıştı.

Fakat yukarıdaki basın açıklamasının yapılan işle tam olarak örtüşmeyen bâzı yanları da mevcuttu. Kısaca alıntılanan bu maddeler hakkında şimdi birkaç satır söylemek de icâb eder.

İlk iki maddeye daha sonra döneceğiz.

Üçüncü madde tehlike işareti vermeye başlıyor. Bizim gibi ülkelerde ne yazıktır ki kim ne yaparsa bu bir tek Amerika, Almanya, belki üçüncü bir ülke ve bi de biz tarafından başarılmıştır, hatta bizimki hep daha bile iyidir! Dünya küçük ama bu kadar da küçük değil. Bir kere verilen bu sıralamada Güney Korenin işi olmamalı çünkü sonar teknolojisi açısından hemen hemen bizim seviyemizde ve bizdeki bu Güney Kore sevdasının ucu çok karanlık noktalara bağlanıyor. Oysa, sonar teknolojisi açısından konuşursak, burada adı geçmeyen ve Türkiye'den veya Güney Kore'den çok daha ileri seviyede pek çok memleket var; Fransa, Japonya, İtalya, İspanya, Kanada, Hindistan, Norveç hatta Polonya gibi.

Velhâsıl böyle ucuz söylemler bu işte bir bit yeniği olabilme kuşkusu oluşturmaya yeterlidir çünkü gerçekten dünya çapında bir teknolojiyi geliştirebilen insanlar zaten bunu böbürlenmek için yapmadıklarından genelde seslerini bile çıkartmazlar tersinden ele alınırsa ise çok fazla atıp tutanlar da aslında bir şeyleri ötme duygusuyla böyle hareket ederler. Dikkât edin bu kıstas hiç şaşmaz! Kaldı ki askerî bir ürün imâl ettiğinizde genellikle sisteminizin üstün değil zayıf olarak bilinmesini yeğlersiniz.

Neyse, dördüncü maddeye gelirsek; ilk cümle doğru. Ama ikinci cümle, devler ligi falan fazlasıyla şüpheli, öyle değil mi? Ama tipik üçüncü dünya söylemi işte yapacak fazla bir şey yok. Mesela Brezilyalılar da kendi milli torpil projeleri (TPN) için tam olarak aynı lafları söylüyorlar ama mesele şu ki projeleri milli değil ;) Olsun gittiği yere kadar...

Şimdi ilk iki maddeye gelebiliriz. Yine de o zamanlar için bu konuların üzerinde durmamıştım tâ ki geçen sene Milgem'in sonar Kubbesi ile alakalı olarak bir makale hazırlamak amacıyla daha fazla veriye ihtiyaç oluncaya kadar.


Milgem Sonar Kubbesi

Resim.3) Heybeliada sınıfı gemiler üzerindeki sonarı barındıran kubbenin, kamuya açıklanan veriler kullanılarak tersine mühendislik ile oluşturulmuş 3B modeli.


Belki 2014 itibarı ile söz konusu milli sonar hakkında daha fazla bilgi bulunabilir hale gelmişti belki de ben o zaman kadar bu verilere rastlamamıştım. Nihayetinde Tübitak başta olma üzere bâzı kaynaklarda [2] [3] [4] milli sonar hakkında çok daha fazla veriye ulaşabilmek mümkün oldu.

Üstelik sonarın bütün teknik ayrıntıları, ölçüleri, silindirik dizinin görüntüleri, dizini oluşturan aynaların bütün iç yapısına varıncaya kadar en ayrıntılı resimleri, aktif ve pasif çalışma frekansları hatta ayna içinde ki piezoelektrik seramiklerinin cinslerine varıncaya kadar her türlü bilgi bugün internet alemine, üstelik resmî olarak yayılmış durumdadır ki bu başlı başına acayip ve dünya çapında örneğine pek rastlanmamış bir durumdur zaten bu sebeple açık istihbarat sızıntılarıyla ilgili bir makale yazmak bile icâb etmişti.


Hazır yeri gelmişken yukarıda da bahsi geçtiği için İspanya'dan benzer bir örnek verelim. İspanya donanması en yeni suüstü gemilerinde DE-1160LF sonarı kullanıyor demiştik. Bu sonar Raytheon lisansı ile İspanya tarafından üretiliyor ve İspanyollar da bunu gizleyip işte kendi geliştirdiğimiz milli sonarımız falan demiyor.
Ama aslında neyi gizlemeleri gerektiğini gayet iyi biliyorlar ve söz konusu sonar ile ilgili hiçbir bilgiyi ve görüntüyü bugüne kadar yayınlamış değiller. Sadece sonarın varlığı ve ismi biliniyor o kadar. Üretici İspanyol şirketinin internet sitesi bile yok.


Aslında sadece [2]'de açıklanan veriler bile milli olduğu söylenen mevcut sonarın gerçekte ne olduğunu yeteri kadar anlatıyor. Ama ilk gemiden sonra gelen sonarların üretiminden sorumlu olan şirketin yayınladığı [3] [4] ve [5] gibi verilerle durum hiçbir şüpheye mahâl vermeyecek şekilde ortaya çıkıyor ki bizim tamamen milli imkânlarla tasarlanıp(!) üretilen sonarımız bir SQS-56/DE-1160'dan başka bir şey değil.

Belirtilen kaynaklarda bu durumu ispatlayacak yönde pek çok ayrıntı da mevcut mesela Tübitak tarafından TBT-01, şimdiki üretici tarafından ise MST‐01 olarak adlandırılan sonar aynasının gerçek adının TR-300A olduğu zaten üreticinin bugünkü genelağ sitesinde [3] yazılı. TR-300A ise SQS-56/DE-1160 sonarları tarafından kullanılan standart sonar aynalarının ta kendisi ve üstelik (muhtemelen) patentli bir ürün, ayrıca farklı ülkelerdeki Massa, Ultra, L3 vesaire gibi pek çok şirket tarafından da uzun senelerdir üretilmektedir.

Aslında karşımızda tam olarak şöyle bir durum var: Elimizdeki sistem resmi olarak "tamamen milli olarak tasarlanıp üretildiği" söylenen bir cihaz. Diğer taraftan gerçek durum pek öyle değil ve bir benzetme yapmak gerekirse TAI'nin F-16'ya bizim tasarladığımız milli savaş uçağı demesi gibi bir durum. İtalya, İspanya, Japonya gibi ülkeler de (ve belki Tayvan gibi başkaları da) aynı sonarı 80'lerden itibaren lisans altında üretiyorlardı ama hiç olmazsa bu bizim geliştirdiğimiz milli sonardır demiyorlardı.

Tabii herkesin bakış açısı farklı olabilir ama Milgem üzerindeki sonarın gerçekten milli olup olmadığına belki okuyucu şimdi daha iyi karar verebilir. Zaten aşağıda ele alınacak olan asıl mesele daha dikkâte değer ve çok daha ciddidir:


Savaş

Millilik kavramını artık bir kenara bıraksak, son derece önemli ve hayatî olan ikinci meseleye geçebiliriz. Sonuç olarak elimizde Heybeliada sınıfı korvetler ile hizmete giren ve takip edecek olan İstanbul sınıfı fırkateynler için kullanılacağı belirtilen bir sonar sistemi var.

Diğer taraftan yazının başında da kısaca açıklanmaya çalışıldığı gibi ürettiğimiz sonar temel olarak 1970'lerde 1980'lerin tehditlerine göre tasarlanmış bir cihazdır ve yetenekleri, yukarıda da kısaca olabildiğince açık bir şekilde ifâde edilmeye çalışıldığı gibi, daha o zamanların tehditleri için bile yetersizdi! Sadece, kullanıldığı gemiler üzerinde bulanan PÇDS sistemi ve çift DSH helikopteri ile ancak o zamanın tehdit seviyesine ve ihtiyaçlarına göre durumun idare edebileceği umuluyordu. Fakat biz bu sistemi 21.yüzyılda henüz imâl ediyoruz ve artık 2040'ların sonrasında bile kullanmak durumundayız.

Üstelik bir DSH gemisi olduğu halde Heybeliada sınıfı üzerinde çekili dizin sonar bile mevcut değil ve (mecburen) sadece bir adet DSH helikopteri mevcut. Yakında inşasına başlanacak olan İstanbul sınıfı fırkateynler için de bu iki durum aynı olacak gibi görünüyor. Bu konu daha önce biraz daha ayrıntılı olarak Denizaltı Savunma Harbi İhtiyaçlarımız hakkındaki makalede ele alınmaya çalışılmıştı, merak edenler o yazıya da göz atabilir.


Gemi Sayı Gövdeye
Bağlı
Sonar
Pasif
Çekili Dizin
Sonar
Aktif
Çekili Dizin
Sonar
Değişken
Derinlik
Sonarı
DSH
Helikopteri
Tahmini
Hizmet
Sınırı
Yavuz Sınıfı 4 DE-1160 Yok Yok Yok 1 2020
Barbaros Sınıfı 2 DE-1160 Yok Yok Yok 1 2025
Salih Reis Sınıfı 2 DE-1160 Yok Yok Yok 1 2030
Gaziantep Sınıfı 8 SQS-56 Var Yok Yok 2 2025-2030
Heybeliada Sınıfı 4 Yakamoz Yok Yok Yok 1 2040
İstanbul Sınıfı 4 (?)
Yakamoz Yok (?)
Yok Yok 1 2045
Milgem 3 (?)
? ? ? ? ? ? 2050

Çizelge.1) 2040'lara kadar öngörülen Türk Donanmasının temel suüstü kuvvetlerinin DSH durumu. Yukarıda da açıklandığı gibi DE-1160, SQS-56 ve Yakamoz aynı sonardır. DE-1160, SQS-56'nın kısıtlanmış ihraç sürümüdür, ABD dışına kiralanan gemilerdeki SQS-56'lar ise kısıtlanarak DE-1160'a dönüştürülmüştür ve nihayet Yakamoz'da Türkiye'de üretilmiş bir DE-1160'tır.


Yukarıdaki çizelge önümüzdeki 25-30 sene için tahmin edilebilen Türk Donanmasının temel suüstü kuvvetlerinin sahip olabileceği DSH yetenekleri hakkında bir fikir verebilir. İstanbul sınıfından sonrası için şimdilik herhangi bir tahmin yapabilmek mümkün değil ama görülebildiği gibi durum hiç iç açıcı olmayacak. Öncelikle bütün donanma için eldeki tek GBS (Gövdeye Bağlı Sonar) sistemi DE-1160 olacak! Evet Gaziantep sınıfı gemilerin üzerindeki SQS-56'lar ve milli gemiler üzerindeki Yakamozlar da zaten DE-1160. Çizelgedeki toplam 24 geminin zaten birbirleriyle aynı olan sonarlarının tamamında TR-300A aynasının mevcut olmasının mâliyet, lojistik, eğitim vesaire gibi açılardan çok faydalı olabileceği de iddia edilebilir. Tabii bu iddianın geçerliliği tartışılır ve bâzı açılardan 21.yüzyılda tüplü siyah beyaz televizyon üretip ne kadar iyi ve başarılı bir ürün olduğuna inanmaya benzetilebilir. Size şimdi bedavaya verseler bile böyle bir televizyonu kullanır mıydınız?

İlave olarak görünür gelecekte Gaziantep sınıfı gemiler haricinde elimizde Pasif Çekili Dizin sonar imkânı da mevcut olmayacak. Aktif Çekili Dizin ve Değişken Derinlik Sonarı imkânları ise hiç olmayacak. Acaba Milgem 3 ve sonrasında da aynı yaklaşım devam mı edecek?


Batırılan Güney Kore Korveti Cheonan'ın Baş Tarafı

Resim.4) Geçtiğimiz senelerde meçhul bir saldırgan tarafından batırılan Güney Kore deniz kuvvetlerine ait Cheonan korvetinin sudan çıkartılan baş tarafı [7].
Geminin üzerindeki GBS sistemi olan Signall PHS-32 sonarı biraz daha küçük bir dizine sahip olsa da SQS-56'ya eşdeğer yeteneklere sahip olarak kabûl edilebilir. Her iki sonarın ortak özelliklerinden biri de gelen torpido saldırılarına karşı otomatik tespit ve uyarı yapmak olmakla birlikte açıklanan bilgilere göre Cheonan mürettebatı sistemden böyle bir uyarı almadı! Herhangi bir askeri sistemin kağıt üzerindeki pazarlama verileri ile gerçek şartlardaki davranışı arasındaki durum ve etkileri hakkında bu örnek biraz fikir verebilir.


Bugün için bile etrafımızdaki denizlerde çok ciddi denizaltı tehditi söz konusuyken, 20-30 sene sonrasının ortamını kestirmek bile pek mümkün değilken, önümüzdeki uzun zaman dilimi boyunca suüstü gemilerimizin ne kadar büyük bir DSH zafiyetine girebileceği şimdiden az çok tahmin edilebilir; işte resmi tanımlamasıyla "Milli Sonar Projesi"nin gerçek başarısızlığı tam olarak burada yatıyor ve üstelik biz bunun büyük bir başarı olduğunu düşünüyoruz.


Hasıl-ı Kelâm

Açık konuşmak gerekirse bu yazıda bahsi geçen Milli Sonar Projesi'nin ayrıntıları kavrandıktan sonra süregelen bütün milli olduğu söylenen projelere olan güven ister istemez sarsılıyor. Diğer bütün projelerde de buradakine benzer bir durumun olduğu yönünde bir şey iddia etmek haksızlık olsa da şüphelerin artması kaçınılmaz. Millilik kavramının içi bir kere böyle boşaltıldıktan sonra durumu toparlamak çok zor olur. Mesela Akya Projesi için belirtilen millilik kavramı da milli(!) sonarınki gibi midir? Olabilir, ne yazık ki bu yönde bâzı benzer işaretler mevcut. Doğrusu bu duruma düşen tek ülke de biz değiliz; Brezilya, Hindistan, ... Yeni dünya düzeninin bir yansıması aslında.

Son olarak; yerli üretim DE-1160 için bazen kullanılan Yakamoz adlandırılmasının resmî olup olmadığı aslında biraz belirsiz gibi. En azından şimdilik.

♦ Açıklamalar

1. DSH: Denizaltı Savunma Harbi [geri]
2. PÇDS: Pasif Çekili Dizin Sonar [geri]
3. GBS: Gövdeye Bağlı Sonar [geri]
4. HBT: Havadan Bağımsız Tahik Sistemi [geri]

♦ Kaynaklar

1. http://www.kaptanhaber.com/HABER/18017/26/tubitak-geminin-beynini-uretti.html
2. http://www.turksavunmasanayi.gov.tr/tr/proje/milli-sonar-deniz-birimleri-uretim-ve-entegrasyonu-projesi
3. http://www.meteksan.com/sualti-akustik-sistemleri/mst-01-tr-330a-tipi-transduser
4. http://www.meteksan.com/sualti-akustik-sistemleri/milli-sonar-uretim-ve-entegrasyonu
5. http://tberk.com/meteksan/media/file/mst-01_1437640346.pdf
6. http://www.meteksan.com/sualti-akustik-sistemleri/midas-milli-piezoelektrik-seramik-gelistirilmesi
7. Resim.4) https://en.wikipedia.org/wiki/File:ROKS_Cheonan_salvaged_debris.png
 







Telif Hakkı © 1997-2020 [uskudar.biz] - sürüm 5.5.1 - Bütün Hakları Saklıdır. Kullanım şartları için tıklayın!
Joomla! GNU/GPL lisansı altında özgür bir yazılımdır.