İnsanlar çoğunlukla uluslararası istihbarat faaliyetlerinin tamamen izledikleri filmlerde ve okudukları romanlarda rastlanan türde casusluk yöntemleriyle gerçekleştirildiğini düşünür. Doğrusu özel ve hassas bâzı durumlar için bu tür casusluk çalışmaları da söz konusu olmakla birlikte aslına bakılırsa gerekli istihbaratın büyük bölümü açık kaynaklardan sağlanabilmektedir.
Açık istihbarat yoluyla kayba uğramak meselesi ile baş edebilmek gerçekten son derece zordur. Bu konudaki hassasiyetler ve zaaflar ise ülkelere ve toplumlara göre bâzı farklılıklar da arz edebilmektedir.
Meseleyi kendi açımızdan ele alırsak Türk toplumu için gözlemlenebilen temel sıkıntının kaynağı; yaklaşık birbuçuk asır boyunca batı tarafından başarıyla(!) aşılanmış ve artık kemikleşmiş olan derin aşağılık duygusudur ve bu duygunun basitçe tetiklenmesiyle genellikle istenilen hedeflere ulaşabilmek kolayca mümkün olabilmektedir.
İkinci sıkıntı kaynağı olarak Türk milletinden açıkça nefret eden insanların ülke toprakları üzerinde çok bol miktarda bulunmasından bahsedilebilir fakat bu husus bizi makalenin konusundan uzaklaştırır...
Özellikle son dönemde eğrisiyle doğrusuyla çok sayıda yerli/milli askeri proje yürütülmektedir. Bu projeler ile alâkalı olarak bazen bu genelağ sitesinde de ele alınmaya çalışıldığı gibi pek çok askeri ve teknik değerlendirme yapabilmek mümkündür ve aslında belli sınırlar dahilinde böyle değerlendirmeler gereklidir.
Bir süre önce sitedeki bilgiler ile alâkalı olarak üst düzey bir Deniz Kuvvetleri yetkilisi ile görüşürken içerikteki bâzı verilerin kamuya daha önce açıklanmadığı yönünde bir görüş belirtilmişti ama aslında o dönem için çok duyulmamış olsa bile dolaylı olarak açıklanmıştı. Velhasıl [üsküdar.biz] sitesinin içeriği oluşturulurken gizlilik konusunda son derece hassas davranılmaktadır ve değerlendirmelerde sadece kamuya açıklanmış olan veriler kullanılmaktadır çünkü milli güvenlik konusunun hafife alınacak bir tarafı yoktur.
Herhangi bir milli askeri proje teknik açıdan ne kadar başarılı olursa olsun eğer yeterli seviyede bir gizlilik sağlanamıyorsa aslında büyük bir darbe yemiş demektir. Sadece yakın geçmişi ele alırsak bile bâzı askeri projelerde gerçekten ciddi seviyede açık istihbarat sızıntıları söz konusu olduğunu rahatça görebiliriz. Yeri gelmişken bu iddiayı destekleyecek birkaç somut numune göstermek gerekirse:
1. Yeni Tip Denizaltı Projesi
Denizaltılar için en önemli unsur gizliliktir ve denizaltı ile ilgili hemen hemen her türlü bilgiyi kapsar; en önemsiz görünenleri bile! Her ne kadar yeni tip denizaltı projesi zaten tamamen yabancı kaynaklı olduğu için gerçek anlamda ve yeterli seviyede bir gizlilik maalesef söz konusu olamasa bile bu durum her türlü bilginin rahatça ortaya saçılmasını mâzur gösteremez.
Nitekim yakın dönemde Cerbe sınıfı denizaltıların inşa edileceği çeliğin nereden ithâl edildiği, hangi tür çelik olduğu ve hatta tedarik edilen çeliklerin et kalınlıkları gibi bilgiler yayınlanmıştı.
Daha sonra bir de üstüne denizaltının gerçek genel yerleşim planını ve bâzı önemli yapısal tasarım ayrıntılarını gösteren resimler de yayınlandı! Ayrıca hangi akülerden kaç adet kullanılacağı vesaire gibi bilgiler de ilave edildi...
Bütün bu veriler aslında son derece hassastır ve gizli kalmalıdır. Mesela bu bilgileri kullanarak denizaltının gerçek dalış derinliği, sualtı patlamalarına direnci, menzili ve seyir süreleri hassas olarak hesaplanabilir ve böylece düşman kendi DSH kuvvetlerini çok daha etkin olarak kullanabilme imkânına kavuşabilir.
Yukarıdaki sebeple mesela Amerikan, Rus, Japon, Fransız, İngiliz ya da Çin donanmalarının denizaltılarına ait mukavim tekne kalınlığı, kemere aralığı ve kesiti, bâzı durumlarda kullanılan malzemenin cinsi gibi hiçbir hassas bilgiye ciddi bir casusluk faaliyetine başvurmadan ulaşamazsınız. Hatta uzun zaman önce hizmetten alınmış denizaltılara ait verilere ulaşmak bile çoğu zaman mümkün değildir. Türkiye için ise, üstelik daha inşasına bile başlanmamış bir denizaltı için aynı tür bilgilere ulaşabilmek sadece bir Alman dergisi almakla mümkün olabiliyor! Vahim bir durum.
Velhasıl gelecekte Reis sınıfı denizaltılar ile ilgili olarak yayınlanmış bulunan yukarıdaki verileri kullanarak söz konusu değerleri hesaplayıp yayınlarsak gizliliğe gölge düşürmüş olmayız çünkü artık bu kapı açıktır isteyen içeri girebilir. Son cümleden de tahmin edilebileceği gibi yakın gelecekte eğer tamamlanabilirse, yeni denizaltılarla ilgili olarak bâzı hassas hidrodinamik, hidroakustik ve mukavemet verilerinin sitede yayınlanması mümkün olabilir ki bu çalışmaların temel amaçlarından biri de bahsi geçen istihbarat zafiyetlerinin sebep olduğu tehlikelere dikkât çekmek olacaktır.
2. Milgem Projesi
Malûm olduğu üzere Milgem gövdesine ilk defa yerli olarak üretilen bir sonar bağlanmıştı. Bu sonar ile ilgili veriler gizli kaldığı müddetçe değerliydi. Fakat yakın geçmişte Yakamoz adı verilen bu sonarın çalışma frekansları, ayna sayısı, eni, boyu, gücü, şekli şemâli vesaire gibi çok hassas ayrıntılar nedense Tübitak ve üretici şirket tarafından yayınlandı. Öyle ki 1970'lerin ikinci yarısından beri üretilmekte olan bu sonar tasarımına ait bâzı veriler dünya kamuoyu tarafından ilk defa bu vesileyle görülebildi! Böylece sonar üzerindeki bulanıklık tamamen ortadan kalktı; artık Yakamoz'un aslında ne olduğunu ve ne olmadığını bütün dünya öğrenmiş oldu.
Nihayetinde muhtemel düşmanlar Milgem'in zaten zayıf olan DSH yeteneklerini artık tam olarak kavrayabildikleri için nasıl karşı önlem alacakları konusunda da yok yere üstünlük sağlamış oldular. Oysa bu bilgiler olması gerektiği gibi tam anlamıyla gizli tutulabilse, sonar çok yetenekli olmasa bile düşman üzerinde bilinmezlikten kaynaklanan etkisi daha farklı olabilirdi...
3. X Projesi
Kısa bir süre önce Tübitak tarafından yürütülmekte olan bir Deniz Kuvvetleri projesi için bir prototip imâl etmiştik. Proje gizliydi, Türkiye için bir ilkti ve Deniz Kuvvetleri içinde bile çok az kişi tarafından biliniyordu. Bu sebeple fabrikada imalâtı yapmakta olan arkadaşlar ürettikleri şeyin ne olduğunu çok merak etseler de onlara bir şey söyleyemedik. Günlerden bir gün bizim olmadığımız bir zaman diliminde imalâtı incelemeye gelen bir Tübitak yetkilisini bizim çocuklar konuşturmuş o da her şeyi anlatmış! Oraya vardığımızda otuz kadar çalışan artık proje hakkında bizden daha fazla bilgi sahibi olmuştu bile :) Cep telefonu ve internet dünyasında bu meselenin nereye varabileceğini siz düşünün artık...
Her ne kadar bu olay sonucunda projenin gizliliği bir darbe yemiş olsa bile yine de Tübitak tarafından resmi olarak açıklanmadıkça söz konusu proje hakkında herhangi bir bilgi verecek değilim çünkü bu projenin başarısı gizliliğiyle doğru orantılı ve umarım varlığı hiçbir zaman açıklanmaz. Ama hemen yukarıdaki sonar mevzusunda yaşananlara bakıldığında pek de ümitli değilim.
Sonuç
Bütün bunların yanında internet denen ortam vasıtasıyla günümüzde durum daha da karmaşık bir hâl almış durumdadır. Nereye, nasıl bakması gerektiğini ve ne aradığını bilenler için kolayca çok hassas bâzı bilgilere ulaşabilmek de mümkün olabilmektedir.
Mesela torpil sayfası için veri toplarken emekli bir deniz kuvvetleri mensubunun uluslararası bir sosyal ağ sitesi üzerinden gururla(!) yayınladığı özgeçmiş bilgileriyle karşılaşmıştım. Belgenin bir bölümünde hiçbir kaynakta Türk Deniz Kuvvetleri tarafından kullanıldığı yönünde bir bilginin mevcut olmadığı bir torpil için hangi senelerde, nerede, hangi eğitimleri aldığından vesaire bahsediyordu. Böylece biraz dolaylı da olsa söz konusu torpilin halen TDzKK tarafından kullanılmakta olduğu doğrulanmış oldu... Bu basit bir olay gibi görülse de böyle küçük bilgiler bir araya geldiğinde işin rengi değişebiliyor. Çok sayıda benzer örnek sıralayabilirim ama sanırım meselenin özünü anlayabilmek için bu kadarı yeterlidir.
Sonuç olarak açık istihbarata karşı koyabilmek için öncelikle bilinçlenmeyi sağlayabilmek gerekli. Yukarıdaki üçüncü numune olan X Projesinde karşılaşılan durumda olduğu gibi sızıntı genellikle kötü niyetten değil böbürlenme arzusundan kaynaklanıyor ki bu arzuyu tetikleyen temel etkenin, yazının başında bahsi geçen içtimai aşağılık duygusu olduğu söylenebilir. |