Kısa bir süre önce Çin ilk Tip 055 muhribini denize indirdi. 055 ile alâkalı olarak çeşitli konuları ele almak mümkün olsa da bir nevi bu yazının fitilinin ateşlenmesine vesile olan, üzerinde taşıdığı gövdeye bağlı sonar sistemi ile mevzuya başlanacak. Belki başka bir zamanda bu gemiyle ilgili diğer bazı hususlar da ayrıca ele alınmaya çalışılabilir.
Başlıkta ifâde edilen varsayım doğrultusunda bir giriş yapmak suretiyle konu ele alınmaya başlanır ise; herhangi bir ülkenin donanma gücünün gerçek seviyesini belirlemekte ve diğer ülkelerle karşılaştırmakta kullanılabilecek en önemli göstergenin, ölçütün, işaretin vs. ancak (gözlerden uzak) "Sonar Teknolojisi" olduğu rahatlıkla iddia edilebilir.
SSCB ile Çin arasındaki ilişkiler aniden soğuduğunda ve Sovyet desteğinin ve donanımlarının teslimatları kesildiğinde, 1962 itibarı ile Çinin ilk yerli sonar çalışmaları da ister istemez başlamış oldu. Uzun ve zorlu çabalardan sonra, muhtemelen daha önce SSCB'den tedarik etmiş oldukları birinci veya ikinci nesil sonarların kopyalanmasına dayanan ve artık zamanının gerisinde sayılabilecek ilk yerli üretimler ancak 1975 civarında başlayabildi.
Çin'de Deniz Bilimleri alanlarında çalışan muhtelif önemli üniversiteler mevcuttur. İlki 1952'de kurulan Qingdao'dur. 1958 itibari ile devletin, sualtı akustiği ve silahları alanlarında çalışmak üzere altı adet araştırma ve geliştirme laboratuvarı kurması bir dönüm noktası olarak kabûl edilebilir. 1970'te Sarı Deniz kıyısındaki Bohai'de sualtı akustiği çalışmalarına tahsis edilmiş ilk denizde araştırma sahası oluşturulmuştur.
Günümüzde halen sonar araştırmalarına odaklanmış bilinen en önemli iki kurum Huangzhou'daki 715 ve Pekin'deki 716 numaralı enstitülerdir. Çinlilerin önemli arge kuruluşlarını, bizim gibi hödö hödö mükemmeliyet merkezi vs tamlamalı amerikanvâri havalı isimler vermek yerine sadece üç haneli sayılarla anmaları da küçük ama ilgi çekici bir ayrıntı olarak kabul edilebilir ne de olsa önemli olan lâf değil sonuç üretebilmektir ve bunu gerçekleştirebilmenin temellerinden biri de tevâzuya dayanır dense herhalde aksini iddia edebilen pek çıkmaz.
Bu cümleyi tersten değerlendirirsek; tevâzu, en azından günümüzde, bizim milletçe benimseyebildiğimiz bir nitelik olmasa gerektir ki herhangi bir hususta elde edebildiğimiz herhangi bir gerçek başarı da mevcut değildir diyebilir miyiz? Ah, resmî açıdan dünyanın gemi/denizaltı mühendisliği alanında en ileri ülkesi olduğumuzu, hidroakustik biliminin kitabını bizim yazdığımızı, tank, top, tüfek konusunda zaten bir numara olduğumuzu vesaire unutuvermişim, gerçi henüz iyi bir tabanca üretmeyi beceremediğimiz için daha dün bütün dünyanın gözü önünde madara olduk ve tabanca ambargosu(!) yedik ama o kadar kusur kadı kızında da olur demezler miydi?

Resim.1) Çin Hidroakustik araştırma gemisi Kuzey Tınısı/993.
Bugün için Çin'de mevcut olan, bilinen Deniz Mühendisliği denel araştırma tesislerini merak edenler buraya tıklayabilir (bağlantı yeni bir sekmede açılacak) veya okumaya devam edebilir...
Çinin sualtı teknolojisi için yaptığı çalışmaların başlangıcı hakkındaki bu kısa girişten sonra meseleyi sonlandırmadan önce [Resim.1]'de görülen 993 borda numaralı ve türkçeye tercüme edildiğinde Kuzey Tınısı (北调) adındaki hidroakustik araştırma gemisinden de bir iki satır bahsetmek faydalı olabilir.
993, CSIC'ye1 bağlı 760 adlı araştırma enstitüsü tarafından işletilen bir gemidir. Aralık 2000 tarihinde donanmaya kabul edilen 86m uzunluğundaki 2.300tonluk bu araç daha önce çeşitli vesilelerle bahsi geçen Nato'nun Alliance adlı gemisinin eşdeğeri gibi kabûl edilebilir.
Sadece muhtelif sonar teknolojilerini geliştirmek ve iyileştirmek amacıyla inşa edilen ve işletilen bu geminin sağladığı imkânlar ile elde edilen neticeler günümüzde artık meyvelerini vermeye başlamıştır. Geminin teknik ayrıntıları hakkında, beklendiği üzere fazla bir bilgi mevcut değildir, yine de gövde üzerinde bulunduğu bilinen 24,4m uzunluğundaki Titanyum alaşımı sonar penceresi, yazının devamında görüleceği üzere önemli bir ayrıntıdır.
Çin 1970'lerde, elindeki birinci ve ikinci nesil Sovyet sonarlarını tersine mühendislik ile kopyalarak ilk yerli üretimlerini gerçekleştirmeye çabalarken aynı zamanda Batı kökenli sonar teknolojisinden de faydalanmak suretiyle ar-ge çalışmalarında zaman ve maliyet kazancı elde etmesini sağlayabilecek yollar da aramaya başlamıştı.
Muhtemelen 1974 itibarı ile Fransa ile Çin arasında sonar ticareti başladı ve tahminen 1993'e kadar düzenli olarak devam etti. Doğrusu bu mevzu hem zamanlama hem de nitelik açısından, SSCB-Japonya-Avrupa-ABD arasındaki Pervane Teknolojisi Hikâyesi ile bazı benzerlikler gösteriyor diyebilmek de mümkündür fakat çok fazla ayrıntıya girmeye şimdilik gerek yok.
Bugüne kadar Çin üretimi bir sonar dizinine ait tek bir görüntünün bile açık kaynaklarda yayınlanmamış olduğunu, bizim ürettiğimiz ilk ve tek sonara ait bilimum görüntülerin ve cihazın ciğerine kadar en ayrıntılı verilerin ise alenen ortaya seriliverdiğini de yeri gelmişken belirtmesek olmazdı.
İlk Çin nükleer hücum denizaltıları ile nükleer balistik füze denizaltıları Fransız sonarları ile donatıldı. İlave olarak helikopterler ve suüstü gemileri için muhtelif türde sonarlar da Çin tarafından yine Fransa'dan tedarik edildi.
Tam da bu noktada dikkât çeken bir ayrıntıyı gözden kaçırmamak gerekir zirâ Çin, nükleer tahrikli denizaltılarını büyük ölçüde kendi imkânları tasarlayıp inşa edebilirken, üstelik çalışmalarına daha önce başlamasına rağmen, eşdeğer seviyede sonar teknolojisine nüfûz edemiyordu ki sadece bu husus bile sonar teknolojisinin aslında ne kadar zorlu olduğunu anlatmak için yeterli olabilir.
1980'lerin sonunda Çin İtalya'dan (muhtemelen üç adet) DE-1164 ithâl etti. ABD kökenli olup Raytheon lisansı ile İtalya'da üretilen DE-1164 tam olarak bizim burada yakın dönemde ürettiğimiz ve milli sonar(!) dediğimiz DE-1160 adlı cihazın değişken derinlik türevidir ki ABD'nin izni olmadan Çin'e satılması söz konusu olamazdı fakat o dönem için ABD tarafından sözüm ona Çin'e ambargo uygulandığı için bu satış İtalya üzerinden yapılmıştır. Bugün hâlâ pek çok ABD kökenli kaynakta Fransanın Çin'e yaptığı sonar satışlarının bir nevi ihanet olduğu yönünde yayınlar yapılıyor olmasını yukarıdaki olayla birlikte değerlendirmek daha ilgi çekici oluyor doğrusu...
DE-1164 ilk olarak 1990'da denize indirilen bir Tip 051 üzerinde deneme amacıyla kullanılmaya başlandı. Bu sonarların daha sonra tersine mühendislik yoluyla yerli olarak üretilmesine başlandığı ve çeşitli gemilerde hem Değişken Derinlik hem de Gövdeye Bağlı türevleriyle birlikte kullanıldığı söylense de bu durumu ispatlayacak bir görsel veri bugüne kadar elde edilememiştir. Bazı Çin kaynaklarında ise donanmanın DE-1160 türevlerinin performansından memnun kalmadığı ve bu sonarın terk edildiği söylenmektedir.
Diğer bir iddia ise Fransız kökenli DUBV-23 türevi sonarları temel alan yerli üretim cihazların GBS olarak, DE-1164 türevi yerli üretimlerin ise Değişken Derinlik olarak kullanıldığı yönündedir. SSCB'nin dağılmasından sonraki dönemde 1994'ten itibaren Çin uzun bir kesinti döneminden sonra tekrar Rus sistemlerine yöneldi ve bazı sonar sistemleri ithâl etti.
Günümüzde Çin tarafından gemiler üzerinde kullanıldığı tahmin edilen orta frekans aktif sonarlar;
- Fransa kökenli olup bizim Bozcaada sınıfları üzerinde de bulunan DUBA-25 (~9kHz) ve DUBV-23 türevleri,
- (İtalya üzerinden) ABD kökenli DE-1160 (~7,5kHz) türevleri,
- Rusya kökenli2 MG-335 türevleri (~5kHz)
olarak tahmin edilmektedir. Bu sonarların tamamı için (bilinen) ithal edilen sistem sayılarının gemi adetlerine kıyasla oldukça düşük olduğu göz önüne alınırsa söz konusu sonarların tamamı veya bazıları için belki lisans altında belki de tersine mühendisliğe dayanan bir yerli üretim faaliyetinden bahsedebilmek akla yatkın olmaktadır. Çin ayrıca Çekili Dizin Sonarlar üzerinde de çalışmaktadır fakat bu sayfa sadece Gövdeye Bağlı Sonarlar hakkında olduğu için o konuya değinilmeyecek.
Tip 055'in Gövdeye Bağlı Sonarı
Nihayet asıl konuya gelirsek; yazının başında da bahsi geçtiği üzere kısa bir süre önce denize inen ilk Tip 055 muhribi üzerinde görüntülenen Sonar Kubbesinin [Resim.2] nelere işaret ettiğini ele almaya başlayabiliriz.
055 üzerinde gösterilen bu yeni sonar kubbesi açıkça bugüne kadar Çin'de karşılaşılan GBS'lerden tamamen farklı bir sonara işaret etmektedir. Kubbe büyüklüğü, yerleşimi ve şekli göz önüne alındığında içeride bugüne kadar Çin'de gemiler için üretilmiş, açık ara en büyük silindirik dizinin bulunduğu rahatlıkla ifâde edilebilir.
Ve aynı zamanda günümüze kadar sadece Orta Frekans aktif sonara mahkûm kalmış Çin gemilerinin ilk kez bir Alçak Frekans sonar imkânına kavuştuğu da ortaya çıkmaktadır. Performans açısından birşey söylemek mümkün olmasa da henüz adı dahi bilinmeyen bu yeni sonarın en azından kâğıt üzerinde, ABD donanmasının SQS-53 sistemine yakın niteliklere sahip olabileceği ve muhtemelen 3,5-4kHZ civarında bir aktif sonar olabileceği tahmin edilebilir.

Resim.2) Çin tarafından kısa bir süre önce denize indirilen ilk Tip 055 Muhribi üzerindeki gövdeye bağlı sonar dizinini barındıran kubbenin iki görüntüsü. Her iki resimde görülen insanlar ölçüler hakkında bir fikir verebilir.
ABD donanması kaynaklı öngörülerde 2020 itibarı ile Çin donanmasının dünya üzerindeki en büyük ikinci açık deniz gücü haline geleceği ifâde edilmektedir ki sadece son beş sene içindeki gelişmelere bakıldığında bu beklentinin gerçekleşmesinin kesin gibi olduğu söylenebilir.
Diğer taraftan Çin suüstü kuvvetlerinin en büyük zaafiyeti bugün hâlâ DSH3 sahasıdır. Doğal olarak çinliler de bunun farkında olduklarından bu alana büyük bir önem atfetmektedirler. İşte 055 üzerindeki bu yeni sonar da durumu değiştirebilme yeteneğine sahip olabilcek ve Batının beklediğinden daha erken olarak gerçekleşmiş gibi görünen bir gelişme olarak kabûl edilebilir.
Yukarılarda bahsi geçtiği üzere 1958 itibarı ile kurulan altı araştırma merkezi ile başladığı kabûl edilirse, binlerce mühendis ve bilimadamı tarafından gerçekleştirilen 60 senelik çalışmanın ilk gerçekten önemli meyvesinin 055 üzerindeki GBS olduğu ifade etmek yanlış olmaz. Fakat yine de belirtmek gerekir ki bütün bu çalışmalara rağmen Çin henüz Sonar Teknolojisinin birinci ligine çıkabilmiş değildir! Bizim buralardaki insanların, birkaç kişi ile sadece birkaç senede, hiçbir gerçek arge çalışmasına ihtiyaç bile duymadan çok daha iyisini yaptığımıza inanmasının (ya da inanmak istemesinin veya inanmasa da inanıyor görünmesinin) nasıl yorumlanabileceğini okuyucuya bırakarak devam edelim...
Şimdilik bu hususta bahsedilebilecek ikinci nokta 055'in sonar penceresi olabilir. Yayınlanan fotoğraflardan açıkça anlaşılabildiği üzere sonar penceresi malzemesi metal esaslıdır. Son senelerde 993 gemisi üzerinde gerçekleştirilen arge çalışmaları ve geminin yapısı ile kısıtlı olarak yayınlanmış bazı Çin akademik kaynaklarındaki çalışmalar incelendiğinde anlaşılabileceği üzere pencere için kullanılan metal tam olarak türü bilinmeyen bir Titanyum alaşımıdır ve daha önemlisi çok büyük ihtimâlle de çift cidarlıdır ki eğer gerçekten böyleyse dikkât çekici bir teknoloji olarak kabûl edilebilir.
Kapanış için Bir de Yerli Kubbe Hikâyesi
Hazır sonar kubbelerinden ve pencerelerinden bahsetmişken mevzuyu Türkiye'de noktalamak da fena olmaz. İlk MİLGEM projesi için üzerimize düşen bazı alt sistemlerin üretimlerini yaparken teslim öncesi son safhada MPO4 heyeti de tesisi ziyarete gelmişti.
Gerekli incelemeler, değerlendirmeler vesaire tamamlandıktan sonra sohbet esnasında o dönem için projeyi yönetmekte olan Albay'dan bizi oldukça şaşırtan samimî bir soru geldi:
"Siz burada her türlü kompozit tasarım ve üretim işini kendi imkânlarınızla yapabildiğinize göre neden projenin (MİLGEM) sonar kubbesi üretimine de tâlip olmadınız?"
Öncelikle ortaya çıkan iyi tarafı belirtmek gerekirse; bu soruyla birlikte, o zamana kadar bazı makûl sebeplerle biraz kuşkuyla baktığımız MPO yönetiminin aslında şüphelendiğimiz bazı hususlarda bir etkisi olmadığını durumun sorumlusunun temelde SSM olduğunu anlamış olduk.
Ve cevabımız da şöyle oldu;
"Bu konuyu SSM'ye sormanız gerekli zira, ülkede söz konusu işe talip olmak isteyecek biz dâhil pek çok işletme mevcut olduğu halde, sonar kubbesi işi kapalı kapılar ardında, hiçbir rekabet ortamı oluşturulmadan mâlûm şirkete hediye edildi..."
En azından biz üzerimize düşeni yaptık, buna karşılık olarak da cezamızı çektik.
Tabii bu olayın üzerinden yanlış hatırlamıyorsam sekiz sene kadar geçti ama sonrasında da SSM, ülkenin, devletin ve milletin çıkarlarını korumaktan uzak keyfi uygulamalarına bugüne kadar devam etti. Mesela yukarıdaki gibi yine kompozit konusundan bir örnek ile daha devam edersek; henüz inşa faaliyetleri devam etmekte olan Cerbe/Reis sınıfı denizaltıların bütün üstyapıları da kompozit temelli olacaktır.
Ama burada da iş tıpkı Milgem'in Sonar Kubbesindeki gibi bitirildi. Türkiye kompozit teknolojisi alanında gelişmiş bir ülkedir. Gerek denizcilik alanında gerekse başka alanlarda ciddi kompozit yeteneklerine sahip pek çok işletme mevcuttur. Buna rağmen SSM'nin sorumluluğunda olan YTDP (Yeni Tip Denizaltı Projesi) çalışmasının kompozit işleri, yine ülke içinde hiçbir rekabet ortamı oluşturulmadan ve konuya tâlip olabilecek gerçekten yerli bu kadar çok işletme mevcut iken, üstelik de kime(!) hediye edildi, çok yazık!
|